Anneannemin verdiği kenarları oyalı beyaz tülbentle saçlarımı örterken aynaya baktım. İmam gelmişti ve beni bekliyorlardı. Aynanın yanında annem ve babamın evlilik günlerine ait fotoğrafın koyulduğu çerçeveyi elime aldım. Ne kadar mutlu oldukları ikisinin de gülüşlerindeki derinlikten anlaşılıyordu. Annem, gençliğinin kopyası olduğum kadın. Tabi gözlerimi saymazsak. Çünkü annemin Karadeniz'den aldığı mavi gözlerinin aksine benim gözlerim babamınki gibi kahvenin en sıcak tonlarında geziyordu. Annem ben 12 yaşındayken aramızdan ayrılmıştı. Babamın anlaşamadığı insanlardan birisi, onu zayıf zamanlarından birisinde köşeye sıkıştırmış; gözdesini, annemi ondan almıştı. O günden sonra güçlü olmaya yemin ettim ben. Şimdi ise bunun için bir bedel ödüyordum. Gücün çok yakıştığı sanki doğarken ona mıhlandığı birisiyle evlenerek ödüyordum bu bedeli. Kendi başıma hayata devam edersem de elbet güçlüydüm. Ama elimde mutlak bir güç olmalıydı.
"Abla! Hadi!" Mehmet'in sesiyle çerçeveyi yerine bıraktım. Nikah kıyılacaktı ve yanımda Mehmet vardı ama Marcel burada değildi. Bunun için sabah kahvaltıdan sonra Marcel'i arayıp durumdan haberdar etmiştim.
"Geldim." Merdivenlerden inip salona geçtim. Yağız'a kısa bir bakış atıp yanına oturdum. Rüstem abi seneler öncesinde bu evde, bu salonda annemlerin nikahını kıymıştı. Şimdi ise bizim nikahımızı kıyıyordu. Bu kadar duygulanmamdaki asıl sebebi bilemiyordum. Nikah kıyıldıktan sonra anneannemin elini öptüm ve ona kocaman sarıldım. Anneannemin de gözleri dolarken daha fazla dayanamayıp başımdan tülbenti çıkardım. Çantamdan paketimi de alıp balkona çıktım.
Karadeniz'in eşsiz manzarasına bakarken dumanı içime çektim. Duman ciğerlerime yayılırken gözlerimi kapattım. Sadece dudaklarımdaki sigaranın ciğerlerimi tatlı yakışını ve ferah havanın beni nasıl hafiflettiğini hissettim. Çıkan zippo çakmak sesiyle kimin bana eşlik ettiğini anlamam zor olmadı. Tabi açık alanda olmamıza rağmen burnuma gelen kokusu var tabi bir de.
"Neden bu kadar gerginsin?" Derin nefes alıp gözlerimi açtım. Bakışlarımı ona çevirmiyordum.
"Gerginlik değil bu."
"Ne o zaman?"
"Kandırıyorum herkesi."
"Bu kadar suçluluk duygusu hissetmek yerine niye söylemedin en başında?" Gözlerimi açıp dik dik ona bakarken o ise gözleri kısık bir şekilde sigarasını içiyordu. Gözlerimde sorusunun cevabını arıyordu muhtemelen. Bu kadar kolay nasıl bahsedebiliyordu bundan?
"Ayça sana geldi bir gün. Dedi ki ben mafyanın göbeği olan herifle evleniyorum ama bu gerçek bir evlilik değil. Bütün hayat sigortamın güvenliğini riske atıyorum. Neden? Daha çok iş yapmak için. Daha da güçlü olmak için. İzin verir miydin?"
"Asla. Ama Ayça'yla ben gerçekten-"
"Sakın etrafımdaki insanlarla bağlarımın gerçekçiliğini sorgulama. Herkesle seninle olan ilişkimde olduğu gibi sahtelikler yapmıyorum." Yağız çıkışımla kaşlarını çatıp sigarasını yere attı. Ayağıyla sigarasını ezerken paltosunun yakalarını düzeltti. Sözlerime devam ettim.
"Bu kadar kolay bahsedebileceğin bir şey değil bu. Biz senelerdir güvenlik kurmak için ne kadar çabaladık senin haberin var mı? Şimdi gidip te Marcel'e hayattaki amaçlarımı gerçekleştirmek için onun emeklerini boşa attığımı söyleyecek yüzüm yok. Geçitin bitmesi benim ölüm fermanım neredeyse."
"Orası sıkar." Sinirle karışık güldüm.
"Niye? Sevgili kocam izin vermez mi?" Yağız elleri cebinde ciddiyetle durmuş bana bakarken bir anda gülümsedi. Bir iki adım da yakınıma geldi.
"O da var tabi. Kocan yani ben buna asla istemediğim sürece müsaade etmem." Eliyle kendisini gösterdi. "Ama birinci sebep bu değil. Kimsenin birebir karşısına çıkmadan yeraltının kraliçesi olmayı başarmış bir kadını kimsenin yok edebileceğini pek sanmıyorum. Zira kafası zehir gibi." Önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırırken içimin kıpır kıpır oluşunu görmezden gelmeye çalışarak gülümsememeye çalıştım. Yağız ise benim aksime tebessümle bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
Novela JuvenilYeraltına hükmedecek gizli bir kraliçe...Babasından sonra işleri devralırsa ne olur? #mafyaaşkı (1.)