1' Yeni ev ve yerleşme telaşı

11.9K 629 136
                                    

👨‍👨‍👧‍👦

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

👨‍👨‍👧‍👦

"Jeon Jungkook!"

Adım boş evin içinde bir kez daha yankılanırken soyismime yapılan vurgu kaşlarımı çatmama sebep oldu, kollarımın arasındaki koliyi boş odada yere bırakarak doğruldum ve yukarı sıyrılmıs gri tişörtümün eteklerini düzelttim. Eşimin bana seslenişinin iki tarzı vardı; ona ait olan ve pasaportumda benim ailemden gelen soyismimin hemen yanında yazan Kim soyismi ile sesleniyorsa korkulacak hiçbir şey yoktu. Beni yanında istiyordu sadece. Benim ailemden gelen Jeon soyismi ile sesleniyorsa bulduğum bir sığınağa saklanmam ve siniri geçene kadar izimi belli etmemem gerekiyordu.

Taehyung, kendisi eşim olur, nadir sinirlenir. Dünya üzerinde tanıdığım en nahif, en sıcakkanlı ve sevgi dolu insandır. Her şeye sakinlik ile tepki verir, bazı anlar dışında. Yeni evimizin salonunda onu bu kadar sinirlendirecek neyin yaşandığını hem merak ediyor, hem de oradan uzak durmak istiyordum. Taehyung bir kez daha soyismime vurgu yaparak bana seslendiğinde hiçbir kaçış yolumun kalmadığını anlayarak odadan çıktım. Salona giden küçük koridoru adımlarken nefes egzersizleri yapmam gerekiyordu. Taehyung sinirlendirilmesi zor bir insan olduğu kadar, sinirlendirildiğinde de sakinleştirilmesi zor bir insana dönüyordu. Binlerce öpücük, güzel söz ve evin işlerinin hepsini bir hafta boyunca sadece ben yapmam karşılığında sakinleşiyordu, o da bazen.

Salona girdiğimde gözüme çarpan herhangi bir anormal durum görmemek kaşlarımı çatmama sebep olurken Taehyung bir kutunun başında dikilmiş ve az sonra içinden yaratıklar çıkacakmış gibi bakıyordu. "Hayatım." diye seslendim ses tonumu alçak ve sakin tutmaya çabalayarak, yapacağım en ufak bir hareketin onun sinirini yeniden körükleyeceğinin farkındaydım. Taehyung'u on yedi senedir tanıyordum ve on senesini evli olarak geçirmiştik. Kendimizi tanımaya başladığımız tüm o zamanların hepsinde yan yanaydık. Ona baktığımda hâlâ aynı güzellikte olması kalbimin ezilmesine sebep oluyordu. "Jeongguk." diye mırıldandı, sesi beklediğimden sakindi ve tahminimin aksine sinirli değildi, en ufak bir dokunuşumda parçalarak ayrılacak kadar kırgın görünüyordu. "Bebeğim, ne oldu?" Yanına adımlarken sorduğumda bakışlarını yerde duran kutudan kaldırdı ve nemli gözlerini, benim gözlerime çıkardı.

Nefret ediyordum Taehyung'un gözlerine dökülen incilerden. O hep gülümsemeli, gözleri parlamalı ve mutlu olmalıydı. Ağlamak bile ona yakışıyor diye ağlamasına gerek yoktu, güzel gözlerini o yaşlardan uzak tutmalıydı. Kollarım onun bedenine dolanırken, "Taehyung, aşkım." diye fısıldadım kulağına, kolları anında belime dolanırken başını göğsüme yasladı. "Aile fotoğraflarımız, hepsi paramparça." Bakışlarımı kutuya çevirdiğimde Taehyung'un hepsini özenle yerleştirdiği aile albümlerine bakarken benim kalbim de onun kalbi kadar kırıktı şimdi. Fotoğrafların çoğu yırtılmış, bazıları lekelenmiş hâldeydi. "Bebeğim, sorun değil. Sağlam olanları ayırırız ve yenilerini çektiririz. Sen hep demez miydin kimse Kore'deki fotoğrafçılar kadar iyi değil diye?" Onu sakinleştirmeye çabalıyor olsam da hâlâ fotoğraflara bakarken o anlarda yaşadığımız mutluluklar düşüyordu aklıma.

family portrait' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin