-
Ailemi seviyordum.
Taehyung'a aşıktım, iki çocuğumuzu dünyalara değişmezdim. Hayatımı kendim için yaşamayı bırakalı uzun zaman olmuştu lakin pişman değildim, onlara ayırdığım tüm ömrüm benim en değerli zamanlarımı oluşturuyordu. İnsanların aile kavramı hakkında neler düşündüğünü pek önemsemiyordum, ben dört kişilik ailemiz ile mutlu olduğum sürece hiçbir şey umurumda değildik. İnsanlar dört dörtlük olamıyordu, ben de öyle biri değildim. Hatalar yapmaya meyilliydim, ilişkimiz boyunca Taehyung'u çileden çıkardığım çok fazla zamanlar olmuştu. Onu delirtmeye bayılıyordum ve bazen ipin ucu benden kaçıp gidiyordu. Ebeveyn olarak mükemmel olmaya takıntılı olmuş benim için kollarımda ağlamakta olan oğlumun hislerini görememek kırmıştı beni, çok fazla.
"Bebeğim, seni çok seviyoruz. Taehyung baban da ben de çok seviyoruz. Özür dilerim bebeğim, göremedik hiç senin ağladığını. Yalnız kaldığın için özür dilerim."
Jihoon'un bu odada tek başına ağlarken uyumaya çabaladığı sahneler düşündükçe nefes alamıyordum sanki. Onu nasıl görememiştik? Jihan'ın aksine iyi olduğunu nasıl düşünmüştük? "Beni seviyor musunuz?" diye sordu, yanaklarını öptüm. "Hem de çok seviyoruz, bebeğim." dedim, yanaklarını ellerimin arasına aldım. "Jihoon-ah." dedim sesimi yumuşak tutmaya çabalayarak, "Bazen insanlar karşısındaki kişinin ne hissettiğini anlamazlar, onların söylemesi gerekir bebeğim. Bir şey seni üzdüğünde, mutlu ettiğinde bana ya da Taehyung babana söyle, olur mu? Ben baban olarak görmeliydim ama göremedim, üzüldüğün, sevilmediğini hissettiğin için özür dilerim bebeğim. Çok dikkat edeceğim tamam mı? Baban seni çok seviyor." dedim, gözlerimin dolmasına engel olamıyordum, aklım hâlâ onu odada tek başına ağlarken hayal edip duruyordu. Jihoon ayağa kalkarak kollarınï boynuma doladı, onu kucağıma alarak yataktan kalktım.
Odaya girdiğimiz anda Taehyung'un bakışları beni ve Jihoon'u buldu, ne olduğunu anlamaya çabalayarak bakıyordu bize. "Benim oğlum mu uyanmış?" diye sordu onu kucağına alırken, Jihan çoktan uykuya dalmıştı yatakta. Jihoon onun kucağına yayılırken Taehyung yüz ifademi anlamaya çabalıyordu. "Baba." dedi Jihoon ona dönerek, o da kardeşini uyandırmamak için sessiz olmaya çabalıyordu. "Efendim bebeğim?" dedi Taehyung, onu kucağında döndürerek yüzlerinin birbirine bakmasını sağladı. "Beni seviyorsun, değil mi?" diye sordu Jihoon, ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırırken yataktaki yerime oturdum. Taehyung kısa bir an bana baksa da gözlerini yeniden oğlumuza çevirdi. "Jihoon-ah, tabii seni çok seviyorum bebeğim. Sen de Jihan da benim için çok değerli ve önemlisiniz, bunu unutma, tamam mı?" dedikten sonra oğlumuzun saçlarını öptü.
"Neden ağlamalarımı duymuyordunuz?"
Taehyung iç geçirerek bana bakarken, "Bazen Jihoon uyuyamıyormuş ve korkup ağlıyormuş." diye mırıldandım, Taehyung da benim gibi gözleri dolarken doğruldu yatakta. "Bebeğim, özür dilerim. Ben daha dikkat edeceğim, söz veriyorum. Senin ağlamanı, korkmanï istemem. Babaların hep yanında, her zaman bize gelebilirsin. Seninle uyumayı da çok seviyoruz biz." dedi telaşla, Jihoon ona sarılırken,"Çok korkuyorum, o odada uyumak istemiyorum." diye ağlamaya başladı, Jihan'a zarar gelmemesine dikkat ederek onun sırtını okşamaya başladım. "Bebeğim, korkuyorsan beraber uyuruz. Ağlama sakın, ben kıyamam sana. Hiç bırakmam seni." dedi Taehyung, oğlumuz ağlaması yavaşlarken ben de zor duruyordum ağlamamak için, onların canının yandığını bilmek beni öldürüyordu. Jihoon ağlamayı kesmiş olsa da Taehyung onu yatağa koymadı, kolları arasında çocukluğumuz ailelerimizin bize söylediği ninniyi mırıldanmaya başladı. Ben sırtını okşarken o da saçlarını seviyordu. Jihoon arada derin iç geçirerek yatıyordu babasının kollarında. Gözleri kapanarak uykuya dalarken ben de kendi gözyaşlarımı tutamayarak saldım.