-
"Jimin, bir sorun olursa ara bizi."
Yoongi hyung bizi kapı dışarı ederken Jihan bizim halimize kahkaha atıyor, Jihoon ise elindeki Mario oyuncağı ile oynuyordu umursamadan. "Birkaç saatliğine iki çocuğa bakabiliriz, def olun evimden." dedi Yoongi hyung, ona kınayan bakışlar atıyor olsam da buna aldırıyor gibi görünmüyordu. Evin kapısı üzerimize kapanmadan önce Taehyung onlara, "Sizi seviyorum." diye bağırmayı başardı, apartmanın ortasında kalakaldık. "Gidelim artık." dedim pes ederek, parmaklarımı tutarak beni asansöre doğru çekiştirirken az önce yaşanan karmaşanın onu mutlu ettiği gözlerinden belli oluyordu. "Onlar arkadaşlarımız, bir sorun çıkmaz." dedi asansörü çağırmak için düğmeye basarken.
Taehyung içimde yaşamakta olan tereddütü anlıyordu, biz her zaman birbirimizi anlardık. Kanada'da dışarı çıkmak istediğimiz zaman günlük dadı tutardık şirketlerden ve aklımız her zaman evde, belirlediğimiz saatten önce dönerdik. Tam keyfine varamadan olup biterdi her şey. Ailemiz ile olmayı seviyorduk ama Taehyung ve ben, uzun yıllar boyunca sadece ikimiz olarak devam etmiştik hayatımıza. O sakinliği özlediğimiz, hiçbir şey düşünmeden sabaha kadar sokaklarda gezdiğimiz günleri de arıyorduk. Asansör kapısı kapanırken başımı onun omzuna yasladım, parmakları avuç içimi okşuyordu. Onunla bu hâlde olmayı seviyordum. Ona dair her şeyi o kadar çok seviyordum ki, tüm benliğim sadece onunla var oluyor gibiydi. Ellerimiz birbirine kenetli, başım onun omzunda indik asansörden. İlk kez bir daha dönüp eve bakmadan, aklımız düşüncelerle dolu olmadan ayrıldık.
Araba kullanmayı sevmiyordum, Taehyung sürücu koltuğuna kurulurken hemen yanındaki koltuğa attım kendimi. Onu araba kullanırken izlemek favorilerimden biriydi. Gözlerini asla yoldan ayırmıyordu. Elimi tutmuyor, bana bakmıyordu. Bu dünyadan uzaklaşıyordu adeta ve bu hoşuma gidiyordu istemsizce. Emniyet kemerlerimizi taktıktan sonra Taehyung arabayı çalıştırdı, tüm gece bizimdi artık. Bedenimi emniyet kemerinin izin verdiği kadarıyla yana çevirdim, başımı koltuğa yaslayarak onun yan profilini izlemeye başladım. Kim Taehyung gördüğüm en güzel insandı, kimse bu fikrimi değiştiremezdi. Benleri, iki farklı gözkapağı, esmer teni ile bu dünyaya ait değil gibi duruyordu. Bazen onu yeteri kadar sevip sevemediğim konusunda tereddüte düşüyordum. Hak ettiği ilgi ve sevgiyi verebiliyor muydum ona? Hak ettiği şekilde sarılabiliyor, tatmin edebiliyor muydum?
Taehyung kısa bir an bana çevirdi bakışlarını, tebessümü gözlerine kadar yansıdı, önüne dönerek yolu izlemeye devam ederken bir şey demedi. "Taehyung." diye mırıldandım onun aksine sessizliği bozarak, "Efendim sevgilim?" dedi, yeniden kısa bir süreliğine bana baktı. "Seni yeteri kadar sevebiliyor muyum?" Gözleri bu kez üzerimde ciddi bakışlar eşliğinde gezindi. "Anlamıyorum." diye mırıldandı, anlamsız konuşuyordum. "Sevildiğini hissettirebiliyor muyum? Seni tatmin edebiliyor muyum? Bilmiyorum, benzer sorular dönüp duruyor kafamda." dedim, arabayı durak boşluğundan yararlanarak sağa çekti. Tüm bedenini bana çevirdi. "Bebeğim." diye fısıldadı, bir eli uzanarak yanağımı okşarken gözlerimi kapattım.