Çakıl taşlı lanet plajımızda lastik büyüklüğündeki şişme simitlere otururken Can'ı dinliyormuş gibi yapıyordum. Hatta yapıyorduk. Çünkü Nova'nın da kulağının Can'da olmadığı apaçık ortadaydı. Can'ın Türkü Bardaki yarı talihsiz gecesini dinlemek istemiyorduk.
Türkü barda olanlar, türkü barda kalır.
Can, agresifliğini sergileyerek konuşurken gözlerim plajın paralı kısmına yerleşen Taş Çocuklar Çetesindeydi.
Bize olan bakışlarındaki o nefret... Kıyamet alameti olmaya oldukça yakındı.
Beni, Can'ı, Nova'yı öldürmek istediklerinden emindim.
Onları izlerken istemsiz bir şekilde Mahmut ile göz göze geldim. Kafasını iki yana salladıktan sonra gözlerini kısarak bana baktı.
Onun için türkü barda olanların türkü barda kalmadığı oldukça netti. Ama sonunda bir anlaşma yapmıştık. Birbirimizi tanımıyor olmamız gerekirdi.
Can'ın artık duymayı istemeyeceğim sesi kulaklarıma dolmaya devam ederken dayanamadım.
"Ya Can bak, Allah'ını seviyorsan sus bak!"
Can omuz silkti. "Ben ateistim kardeş."
Taş Çocuklar Çetesine tip tip bakmakta olan Nova, Can'ın sözlerini duyduğunda tüm dikkatini bize vererek anırmaya başladı.
"Ateistmiş mala bak," deyip çirkinleşmesine kaldığı yerden devam etti.
"Arkadaşlar," dedim. "Bu böyle olmaz. Mahmutlara sinir olduk ama her şeyi geride bırakıp yolumuza devam etmemiz gerek."
Nova "Aynen," dedikten sonra dediklerine tezat olacak şekilde "Can, kızlı erkekli halay çekmek günahmış. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?" diye soru sordu.
Bu kız beni öldürüyordu. Benim bile belli derecede aptallık çekme potansiyelim vardı canım.
"Arkadaşlar, saçmalamayalım. Yolumuza devam etmek demiştim. Bence Can, seninle yaşadıklarımızı silip vedalaşalım. Nova, senle de maddeleri bitirip yan gelip yatalım. Ne dersiniz?"
"İşte bu yüzden ateistim." dedi Can.
Can'a baktım. "Ha?"
Nova tekrar çirkin hallerine bürünerek anırdı.
"Peki, neden ateistlik?" diyerek röportajcı kılığına girdi.
Heh, heh! Bunu da yap bunu da. Bir o eksikti sayın geri zekalı.
"Hay sizin ateistliğinize! Dinleyin bir!"
Şişme simit tüm prestijimi yerin dibine sokuyordu. Ondan kurtulup ayağa kalkıp elimi belime koydum. Doğru düzgün konuşturmuyor bu kıçı kırık espri yapamayan mahluklar.
"Diyorum artık diyorum veda vakti diyorum. Güle güle Can diyorum. Nova diyorum hadi diyorum devam diyorum."
Nova, gözlerini devirdi.
Biz resmen bir romanın içindeydik yahu! Biri omuz silker, biri göz devirir. Kimeydi bizim havamız? Bu hava bana biraz fazla. Hem astımım var benim.
"Ya bence Can bize son iki maddede yardım etmeli," diye ekledi bir numaralı göz devirici.
"Oha bence de," diyen Can'a gözlerimi kısarak baktım. "Yanımda bir belalıyı istemiyorum."
Ciddiyim.
Gözlerimi kıstım.
"Belalı belalıyı bulur. Ya da onun gibi bir söz. Bence Can gelmeli. 9.Madde neydi İlkem kardeş?"
Oysaki kardeş sözcüğünü gereksiz yere kullanmak Nova ile en sevmediğimiz şeylerden biriydi. Kısa bir süredir tanışıyor olmamıza rağmen Can, Nova'yı kötü etkilemişti.Ancak dengesizliğime son verdim. Sorun çıkaran kız olmaya kestim bir anlığına. Hep eğleniyordum, şimdi neden aklım başımda gibi davranmıştım ki sanki?
Süper üçlü, süper gizemli giyimimizle Can'ın sözlerine uymuş civardaki bir top havuzuna gidiyorduk. Öyle böyle top havuzu değil ama bu bahsettiğim. Kocaman ve popüler bir top havuzu! Diğer A top havuzunu ve B top havuzunu geçen bir top havuzu. Yani harika bir top havuzuna gitmek için kendimizi yollara vermiştik.
Yazın tam ortasında olduğumuzdan dolayı hava epey sıcaktı. Süper gizemli giyimimiz de hava koşullarına uyum sağlamaktan epey uzaktı. Belki de yaz mevsiminde siyah kapüşonlular ile gezmek sadece ruh hastalarının işiydi. Öyleyse biz de birer ruh hastasıydık.
"Neden sadece taksiye binmedik?" diye sordum tahminimce 10 km yürüdükten sonra. Çılgınlar gibi bu sıcağın altında 10 km yürümüştük. Ruh hastası olduğumuz gerçekti. Bir doktora görünmemiz şarttı.
"Para mı şaapıyormuş gibi gözüküyorum uzaktan bakınca?" diye karşılık verdi Can.
Hem bizim olayımıza maydanoz olup hem artistik patinaj yapıyordu bu velet. Can'ı öldürmek diye bir meslek olsaydı büyüyünce onu olmak isterdim.
Nova, "E bizim babalarımız para basmıyor muydu kardeş?" diye elini omzuma attı.
Aman ne harika! Can bir sırrımızı daha öğrenmişti. İyi çocuktu ama türkü bardaki o gecenin ardından, ondan kötü enerji almaya başlamıştım. Bir şeyler ters geliyordu. Kötü emellerine alet olmamış başımızı sıradan olmayan bir belaya sokacak gibi hissediyordum.
"Çok komiksin kardeş!" diyerek abartılı gülerken onu cimcikledim.
Beni delirtmekten haz alıyordu.
Bazen sadece oturup Nova ile neden arkadaşım diye düşünmeyi istememe sebep oluyordu.
Bilmediğim yollarda madde gerçekleştirme umuduyla yürümeme sessizce devam ettim.
Sessizlik iyiydi.
İtilerek yere düşürülmek ise kötü.
Manyağın teki –ki bu Can- sessizliğimi bozarak beni yere itmişti. Küfür etmek istemesem de ettim. İstemediklerimi yapmak alışkanlığım oluvermişti.
"Kardeşler geldik," diyerek beni ittiği yerden kaldırdı Can. Onu anlamak oldukça zordu.
Sonra büyülü bir döndürüş yaptı ve ben deniz İlkem çokta uzakta olmayan çocukluğuma döndüm.
Top havuzu o rengarenk toplarıyla benim coşmamı bekliyordu.
Süper geç bir zamanda, süper iğrenç bir bölümle karşınızdayım. Affedin demiyorum ama çokta şey etmeyin ya. Milyon sebebim var. Anlatıp laga luga yapmak istemiyorum.
Kısa oldu, kötü oldu falan ama umarım güzel bir geri dönüşle geleceğim. Buna da bir yorum bir oy falan atsanız hoş olur. Atın ya.
Top havuzu multimedyada!!!
Saygılar, özürler, sevgiler!!!
enteresanleydi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürpriz Yumurta
HumorWatty Awards Keşfedilmemiş Cevherler'15 En İyi Mizah Hikayesi Ana karakterken bile ana karakterliği beceremeyen İlkem, geniş sülalesi, en yakın arkadaşı Nova ve onun çekirdek ailesi. İşte karşınızda tam bir tatil ekibi. Gitmek için pek bilinmeyen bi...