Türkü barlar.
Çılgınlar gibi halay çekmeler, yayılan sigara dumanıyla adeta göz gözü görmemesi sorunsalı, yanmış soğan kokusu, çiğköfte ve daha fazlası.
Neden mi size türkü barlardan bahsediyorum?
Çünkü şu an bir türkü bardayım!
"Le le le le le le le," diye anıran Nova'nın ağzını elimle kapatarak onu susturdum.
"Bizim olduğumuzu eninde sonunda anlayacaklar buradan tüymeliyiz."
"Çok fazla korkaksın İlkem, ne yapacaklar bizi öldürecekler mi? Şu ortama bak ve son gününmüş gibi davran."
Nova'ya son günümü burada geçirmek istemeyeceğimi ve buradan defolup gitmemiz gerektiğini söyleyecekken Mahmut yanımıza gelip bağırdı.
"Rakı var meze var." Çetesinin oturduğu şark köşesini gösterdi."Bekliyoruz."
Bu gürültüde sesini bize duyurabiliyordu, bu kalabalıkta bizi bulabiliyordu fakat bizi arkadaşlarından biri sanıyordu.
Her yakışıklı çocuk muhteşem değildir kızlar. Mahmut'un muhteşemlikle alakası yok. Çocuk beyinsiz.
Nova'nın kulağına "Tuvalete gidip konuşmalıyız," dediğimde oflayarak da olsa kabul etti. Bu kızın ne yapmak istediğini anlayamıyordum.
Kalabalık dolayısıyla zorlukla ulaştığımız tuvaletin kapısını sertçe kapatarak gözlüğümü çıkardım.
"Kim olduğumuzu ve nerede olduğumuzu hatırla Nova, biz buraya ait değiliz."
"Dengesiz misin?"
Sinirli gözüken Nova'ya baktım. "Saçmalama."
"Saçmalama mı? Yapmak istediğimiz şey farkındaysan 'saçmalamak' ve biz bu yazımızı çılgınlık yaparak geçirmek istiyoruz. 17 yaşlarındaki keko yakışıklılardan korkacak değilim İlkem. Bir kerede aklı başında olan taraf olmaya çalışma."
"Nova b-"
Nova, "Gecemin içine huysuzlanman edemeyecek," dedi. Gözlerini pörtletmişti. Kapıyı sertçe kapattı ve görüş alanımdan kayboldu.
Bir süre türkü bar tuvaletinin kırık aynasında kendime bakarak ne yapmam gerektiği hakkında düşündükten sonra yapmak istediğimiz şeyin bu olduğunu kabullendim. Haksızdım, bizim amacımız başımızı belaya sokup saçmalamaktı.
Peki, bunu gerçekten istiyor muydum?
Belki de sadece Gençken Yapılacaklar Listesini gerçekleştirme fikri hoşuma gidiyordu. Belki benim çılgınlık yapmamam gerekiyordu.
Ah, birde tuvalet gerçekten berbat kokuyordu.
Heladan -hela dememin sebebi kapıda hela yazması- çıkıp türkü barı terk edecektim ki olaylar gelişti.
"Bugünün şanslı türkü barcısına çiğ köfte fırlatıyoruz."
Bir
güç
hissediyordum.
Türkü söyleyen Mahmut Tuncer'in kopyası tam olarak bunları demişti. Ve olanlar olmuştu.
Halay çekenler, kendi çaplarında dans eden dansözler, rakı mezeciler ve diğer kendi çapında takılan insanlar, herkes bana bakıyordu.
Neden ben diye geçirdim içimden. Neden ben!
Ben burada olmayı bile istemiyorum.
Ve beni adeta taşlarcasına çiğ köfte yağmuruna tuttular.
Öncelikle yüzümü kapayıp bir sübhaneke okudum. İman gücümün olacakların önüne geçmesini bekledim. Bekledim, sadece bekledim.
Kahretsin! Sübhaneke okumam bile yaramamıştı. Kesinlikle başka dua öğrenmeliydim. Burası daha farklı güçler tarafından korunuyor olmalıydı.
Ellerimi yüzümden çekip "Yapmayın," diye bağırdım.
Bana hedeflenerek atılmış çiğköfte dürümü havalı bir şekilde yakalayıp anın verdiği istekle dürümden ısırık aldım. Yavaş yavaş çiğnedim, yuttuktan sadece bir saniye sonra yüzümde gülümseme oluştu.
Adeta Locus Casino'daydım.
Bu sırada Şemmame çalmaya başladı.
İnsanlar, günün şanslı türkü barcısına çiğköfte fırlatmayı bırakıp halay çekmeye başladılar. Halay başı bana kırmızı mendilini attı. Bu büyük ihtimalle yeni halay başı sensin anlamına geliyordu. Kırmızı mendili alıp halaya katıldım.
Gittiğim hiçbir düğünde oturduğum yerden kalkmayan ben şu an halay çekiyordum. Hatta türkü barcılar tarafından halay başı seçilmiştim.
Hayat gerçekten mucizelerle dolu olabiliyor.
"Le le le şemmame şemmame."
Çılgınlar gibi halay çekerken 70lik rakıyı kafasına diken Nova'yı gördüm.
Halaydan önceki ben olsam, gider onu alır, kendine gelmesine söyleyip eve gitmemiz için ikna ederdim. Ama şimdi umurumda bile değildi. Hatta şu rakıyı ben de içmeliydim!
Şemmame bittiğinde yanımda halay çeken güler yüzlü amca "Adın ne kızım?" diye sordu. "Abdulrezzak amca." diye cevapladığımda kafasını sallayıp Mahmut Tuncer kılıklı türkücünün yanına gitti. Bir şeyler konuştular -gürültü yüzünden duyamıyordum- ve amca yanıma geri döndü.
Türkü söyleyen adam mikrofonu aldı.
"Maho Türkü Bar'ın özel kırmızı halay mendilini harika halay başımız ve bugünün şanslı türkü barcısı Abdulrezzak hanım kızımıza hediye ediyoruz. Herkese halaylı geceler lo!"
Elimdeki kırmızı mendili sallayarak türkü barcılara tiyatrocu selamı verdim. Halaycılarla teker teker helalleştikten sonra Nova ve taş çocuklar çetesinin oturduğu şark köşesine doğru ilerlemeye başladım. Şark köşesine giderken 3 kişiden ne kadar harika halay çektiğim hakkında övgü alarak 5 kişiyle de halay selfiesi çekildim.
Yanlarına geldiğimi gören Nova "İlkem kız koş ben Mahmut'a her şeyi anlattım falan çok iyi çocukmuş çok kafa çocuk ay yerim, ay bende tavan." diyerek gülmeye başladı. Mahmut da bu iğrenç espriye gülünce çete başının güldüğünü gören taş çocuklar da anırdı.
Durumları gerçekten berbattı ve benim canım da onların kafasını yaşamak istiyordu.
Nova'ya bu konu hakkında kızmak bile aklıma gelmiyordu. Ne demek Mahmut'a her şeyi anlattım? Askerlik arkadaşın mı senin Mahmut?
Soramıyordum.
Nova'ya "Doldur be meyhaneci" dedikten sonra oturdum bir taş çocuğun yanına. Bardağa rakı koymak yerine şişeyi uzattı arkadaşım. İçimden sübhanekeyi okuyup "Allahım beni affet," dedim ve şişeyi kafama diktim. İlk yudumdan sonra hayattan soğuyup etrafa rakı püskürttüğümde ise taş çocuklar çetesi gülmeye başladı.
Ben de onlara katıldım.
Bir yudumla kafayı bulmuştum. Ağzımın uyuştuğunu hissediyordum.
Dexter Morgan dayının repliğini harika taklit yeteneğimle söyledim "Tonight's the night and it's going to happen again, and again."
Bu gece o geceydi ve daha yeni başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürpriz Yumurta
HumorWatty Awards Keşfedilmemiş Cevherler'15 En İyi Mizah Hikayesi Ana karakterken bile ana karakterliği beceremeyen İlkem, geniş sülalesi, en yakın arkadaşı Nova ve onun çekirdek ailesi. İşte karşınızda tam bir tatil ekibi. Gitmek için pek bilinmeyen bi...