Savunmasız

6.4K 625 818
                                    

"Bu kadar eşyaya gerek var mıydı Jeongin?"

Jeongin iki bavulunu da bagaja tıkıştırıp başını olumsuz anlamda salladı. "Ne olur ne olmaz. Neye nerede ne zaman ihtiyaç duyacağımızı bilemeyiz."

Göz devirip siyah renkteki arabanın arka koltuğuna atladım ve kapıyı kapattım. Benden hemen sonra Jisung sürücü koltuğuna Jeongin de ön koltuğa oturunca sonunda cinayetlerin yeri olan kasabaya doğru ilerlemeye başladık.

Tuhaf hissediyordum. Sıradan bir yolculuk olmayacaktı bu. Bir şeyler bulacağımızı hissediyordum bu yolculuktan elimiz boş dönmeyecektik. Ne kadar kalırız orası belli değildi tabi ama bir şeyler bulacağımız kesindi.

İçimde tuhaf bir şekilde oluşan duygu yoğunluğunu aşmak için gözlerimi kapatıp cama yaslandım. Oldukça soğuk kanlı biriyimdir ama bu tuhaf ve hala bitmeyen vaka için kendimi hazır hissetmiyordum.

Henüz elle tutulur bir bilgiye bile sahip değildik. Hatta hiçbir bilgiye sahip değildik. Resmen bir hiçliği araştırmaya gidiyorduk. Bu tedirgin olmamı sağlıyordu ama yine de rahat olmaya çalışıyordum.

Gideceğimiz uzun yol aklıma gelince düşünmeyi bırakıp uyumaya odaklandım. Bol soruşturmalı günler bizi bekliyordu. Biraz dinlenmek lazım öyle değil mi?

***

"Felix uyan." Kolumun hayvan gibi dürtülmesiyle gözlerimi araladım. Jeongin bıkmış gözlerle bana bakıyordu. "Sonunda uyandın."

Uykulu gözlerimi ondan çekip dışarıya odakladım. Dışarının görüntüsü beni oldukça şaşırtmıştı.

Jeongin'in araladığı kapıyı biraz daha aralayıp arabadan indim ve hala dışarıyı incelerken kapıyı kapattım.

O kadar polisin toplanıp çözemediği olayların olduğu yerin daha işlek olmasını bekliyordum. Burası dört bir yanı ormanla kaplı sıralı evlerle dizili olan küçük bir kasabaydı. 

Evler çoğunlukla tek en fazla iki katlı küçük binalardı. Bizim kalacağımız pansiyon da önünde durduğumuz oldukça şirin olan bina olmalıydı.

Binanın mavi pencereleri ve tuğla desenli duvarları vardı hem yola bakan tarafında hem de sokak arası tarafında birer tane mavi kapısı vardı.

Etrafta dolaşan polislere bakıp gülümsedim. Şu an herhangi bir şey olmamasına rağmen sanki çatışmanın içindeymiş gibi tetikteydiler. 

Adımlarımı bizim durduğumuz yolun karşısında meraklı gözlerle bize bakan polise doğru yönelttim. Şüpheli bakışlarını benim üzerimde tutan polisin önünde durduğumda cebimden polis kimlik kartımı çıkartıp ona gösterdim ve geri koydum.

"Merhaba."

"Merhaba."

"Son zamanlarda herhangi tuhaf bir şeye rastladınız mı?"

"Hayır son cinayetten sonra hiçbir şey olmadı. Arkalarında hiçbir iz bırakmıyorlar."

"Bu kadar polisin ve dedektiflerin bir araya gelip bulamadığı bir kişi veya bir çete... Oldukça heyecan verici."

İfadesiz yüzünü üzerimde gezdirip başını olumlu anlamda salladı. Ne düşündüğünü anlamak zordu. Duygularını ve mimiklerini çok iyi gizliyordu. Tam olarak bir polisti.

Blood ties of spirits | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin