Seni öldürmek istemiyorum.

3.8K 464 333
                                    

Bilincim yerine gelmişti ama ağrıyan başım gözlerimi açmama engel oluyordu.

Kendimi zorlayarak yavaşça gözlerimi araladım. Şu an bakar kör gibiydim gözlerim açıktı ama bilincim etraftaki nesneleri veya bulunduğum yeri kopyalamıyordu.

Tek yapabildiğim şey en son olanları hatırlamaktı. Bana nasıl bir ilaç verdiniz de bünyem hala çok zayıf durumda.

Şu an bulduğum tüm alkolleri içmiş gibiydim. Hiçbir eylemim yoktu sadece yere bakıyordum.

Kapının açılma sesini duymuştum ama tepki veremeyecek kadar halsizdim. Şu an beni burada öldürseler sesim çıkmazdı.

Kapıyı içeriye giren kişi her kimse geri kapatmış ve adımlarını bana doğru yönlendirmeye başlamıştı. Şu an bir yatakta olduğumu sırt üstü yatmamdan anlayabiliyordum.

Adım sesleri tam dibimde durmuştu. Gözlerimi gelen kişiye çevirdiğimde Hyunjin olduğunu fark ettim. Ama bunu algılamam bile beş saniyemi falan almıştı.

"Sana ağır bir ilaç vermişler. Büyük ihtimalle daha yeni uyandın on dakikaya kendine gelirsin."

Ona boş bakışlarımı göndermeye devam ediyordum. Bu haldeyken ne diyebilirdim ki?

Ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Sonrasında yavaşça yüzümü okşamaya başladı. İncitmekten korkar gibiydi her hareketi.

Yüzüme eğilip ilk önce dudak kenarıma bir öpücük bıraktı. Sonrasında dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Karşımdaki kişi ne kadar vampir ve beni kaçırmış olsa da Hyunjindi işte. İçimdeki kelebekleri uçurmayı başarıyordu.

Yavaşça dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve alnını alnıma sabitledi. Nefesini hissedebiliyordum. Neden Hyunjin? Neden bana bir şey yapmadın?

Onların varlığını bilen tek insan bendim. Öldürmek onlar için sıradan bir şey. Beni öldürseydi hiçbir sorun kalmayacaktı. Neden öldürmedi?

Oturduğu yerden doğrulup kendinden emin adımlarla odadan çıktı. Bilincim yavaş yavaş düzeliyor gibiydi. Artık etrafımdaki nesneleri çözebiliyordum.

Bordo rengiyle boyanmış tamamen boş bir odanın içindeydim. İçeriye hava girsin diye yapılmış küçük pencereler vardı ama onlar da çok yukarıdaydı. Hem ulaşsam bile içlerinden geçemezdim çok fazla küçüklerdi. Üstelik yüksek tavandı ulaşmam neredeyse imkansız.

Çevrede kullanabileceğim hiçbir şey yoktu. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Zaten bu odadan çıksam bile beni ne karşılayacak hiçbir fikrim yoktu. Şu an ilk önceliğim kaçmak değil hayatta kalmak olmalıydı. Hyunjinin bana bir şey yapmaması yapmayacağı anlamına gelmezdi.

Belki bir şey yakalayabilirim diye son olan şeyleri düşündüm. Hyunjinin önünde eğilmiş ve "efendimiz" diye seslenmişlerdi. Ayrıyeten soylu olmayan bir vampirle Hyunjinin görünmeyeceğini de belirtmişlerdi. Bu demek oluyor ki vampirlerin arasında sınıf ayrımı var ve Hyunjin soylu olan tarafta.

İşlenen cinayetlerin profesyonelliklerine bakılırsa kanıt bırakanların yanı sıra işini pürüzsüz bir şekilde halleden vampirler vardı. Bunlar soylu olan ve olmayanların ayrımına somut bir örnekti.

Cinayeti kusursuz işleyenler soylu vampirler olmalıydı. Ben de Hyunjinin elinde olduğuma göre asıl tehlikenin kolları arasındaydım.

Dedemin evindeki vampirin de o gün Hyunjin'i gördüğünde neden korkup kaçtığı belli olmuştu.

Eğer soylu bir vampiri kendi tarafıma çekersem buradan çıkmam çok rahat olur. Soylu olmayan tüm vampirlerin soyluların emirlerine bağlı olduğu kesin bir gerçekti.

Blood ties of spirits | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin