"Beni ısıramazsın ben de sizden biriyim."
Jisung ona ters bir şekilde bakan vampire onun anlamayacağı bir şeyler söyleyince vampir kaşlarını çatarak ona baktı.
Kahkahamı tutamayıp gülmeye başladığımda Minho da kahkahamla eş zamanlı olarak Jisungu kolundan tutup birileriyle uğraşmasın diye çekiştirmeye başladı.
"Bu çocuğa biz ne yaptık da bu kadar salak oldu?"
Changbin'in sorusunu Jeongin yanıtladı.
"Her gün kafasına vuruyorduk polis merkezindeyken."
"Ne!?"
Minho Jeonginin söylediği şeye yarı sinirli bir şekilde şaşırınca aralarından hızlıca sıvışıp Hyunjin'in odasına koşmaya başladım. Nerede olduğunu bildiğim için onları beklememe gerek yoktu.
Krallığa gelmiştik. Artık burada fazlasıyla zaman geçirmek zorundaydık. Bu vampirlerden biri olduğumuz için onlardan yana bir sıkıntımız da yoktu.
Fiziksel olarak dişlerimi ve hızımı kontrol etmekte zorlanıyordum. Hepimiz zorlanıyorduk doğrusu. Bir anda dişlerim belirebiliyordu ve koşarken bir anda hızlanabiliyordum.
Juliet bunların zamanla düzeleceğini ve alışmamız gerektiğini söylemişti. Biz de alışmaya çalışıyorduk.
Odanın önüne geldiğimde nöbet tutan vampirler sanki ben orada yokmuşum gibi nöbet tutmaya devam ettiler. Hyunjinle olan ilişkimi bilmedikleri için beni sıradan bir vampir sanıyorlardı sanırım.
Hyunjin geldiğimizi hissetmiş olacak ki odadan gülümseyen yüzüyle birlikte dışarı çıktı. Bana hem aşkla hem de mutlulukla bakıyordu. Artık bütün amacına ulaşmıştı bunun mutluluğu yüzünden net bir şekilde okunuyordu.
"Hoşgeldin güzelim."
Nöbetçiler direkt kenara çekilip Hyunjine yol verdiklerinde yanıma geldi ve kollarını belime sardı. Gülümseyip kollarımı boynuna doladım ve uğruna canımı vereceğim kokusunu içime çektim.
Başındaki taç ve sırtındaki pelerin adeta onun için yapılmış gibiydi. O kadar büyüleyici görünüyordu ki ona olan hayranlığımı söze dökebilecek kadar basit göremiyordum. Kelimeler adeta Hyunjin'in önünde diz çökmüş ve ona layık olmadıklarını belirtiyorlardı zihnimde.
"Sana tapmak istiyorum."
Söylediğim şeyle Hyunjin kıkırdayıp boynuma içimi titretecek bir öpücük bıraktı ardından geri çekilip aşık olduğum yüzünü yüzüme sabitledi.
"Seni ilk öptüğüm andan itibaren sana tapmaya başladım Felix. Kelimelerin kifayetsiz kalacağı kadar kutsalsın benim için."
Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki her an ağızımdan çıkabilirmiş gibi hissediyordum.
Hyunjin bir anda arkasını dönüp nöbetçi vampirlere seslendi.
"Felix bundan sonra burada en az benim kadar söz sahibidir. Ona göre davranın."
"Nasıl isterseniz efendim."
Diğer çocukların seslerini duyduğumda geriye dönüp kahkahalar içinde sohbet eden gruba baktım. Onları görmek bile içimi huzurla doldurmaya yetiyordu.
"Yemek yiyelim açım ben."
Jeonginin karnını tutarak söylediği şeye Chris kıkırdayıp cevap verdi.
"Aşağıda bir kan lokantası var olaydır. 0rh+ öneririm ama."
Jeongin kusacakmış gibi yaptığında kahkaha atıp Hyunjine baktım. Hyunjin de yarım ağız gülerek onları izliyordu. Ardından hiç beklemediğim bir şekilde Minhoya seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood ties of spirits | Hyunlix
خيال (فانتازيا)Kanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa.