Önünde oturduğum yetimhaneye göz gezdirdim. Özenle yapılmış ve konforlu görünüyordu. Çocuklar için her şey mevcuttu. Duvarların oldukça özenilmiş ve iç açan bir boyası vardı.
Böyle düzgün bir yer olması beni mutlu etmişti. Ona söz vermiştim. Çok güzel bir geleceği olacağına dair söz vermiştim. Zaten şu an ona bakacak iyi bir koruyucu aile arıyordum ama yoğunluğumdan dolayı çok zaman harcayamıyordum.
Şu olaylar bittiğinde ilk işim ona iyi bir aile bulmak olacaktı.
"Ee alışabildin mi buraya?"
Gözlerimi yanımda oturan çocuğun ifadesiz suratında gezdirdim. Buraya ne kadar alışırsa alışsın şahit olduğu şeyleri psikolojisinden atamayacaktı.
Özellikle şahit olduğu vakadaki kurban annesiyse... Daha küçük bir çocuk için bunu atlatmak oldukça zor olacak.
"İyi bir yer."
Geçiştirerek söylediği şeyle başımı olumlu anlamda salladım. Konuşması ve duruşuyla çok olgun bir çocuktu. Diğerlerinden çok farklıydı. Ya kişiliği böyleydi ya da bir günde böyle olmak zorunda kalmıştı.
Diğer çocuklar koşuşturup oynarken o sadece hafif bir gülümsemeyle onları izliyordu. Kıskanmıyordu, asosyal değildi. Aksine herkesle çok iyi anlaşıyordu ama farklı olan bir şey vardı. Sanki onların abileri gibiydi.
Gözlerim boynundaki kolyeye gittiğinde işaret ve baş parmağımla kolyeyi kavrayıp ezberlediğim taşı biraz daha izledim.
"Kolyenin ne anlama geldiğini öğrendin mi?"
"Ah henüz araştırmaya vaktim olmadı. Üstelik kolyenin anlamını merak ettiğimi nereden anladın?"
Yüzünü bana çevirip hafif bir şekilde gülümsedi.
"Bana ilk önce kolyeyi kimden aldığımı sonra da dedemin nerede olduğunu sordun. Dedeme kolyeyi sormak için gitmek istediğine eminim. Bir kolyenin de en fazla anlamı öğrenilebilir öyle değil mi?"
Bu çocuk neden bu kadar akıllıydı? Küçük olmasına rağmen çok fazla mantıklıydı tuhaf hissetmiştim. İleride Jeongin'e büyük bir rakip çıkmıştı sanırım.
"Haklısın."
"Neden kolyeyi bu kadar merak ettin?"
"Kolyeyle alakalı beni garip hissettiren bir şeyler var."
"Eğer öğrenmek istiyorsan ilk önce araştırmaya nereden başlayacağını bilmen gerekir. Nereden başlayacağını biliyor musun?"
Başımı olumsuz anlamda sallayıp derin bir nefes aldım. Ben daha ne öğrenmek istediğimi bile net bir şekilde bilmiyordum. Belki de bu hiçliğin arasında bir sonuca ihtiyacım olduğu için saçma sapan şeylerin peşinde koşuyordum. Bilemiyorum.
"Bu kolyeyi sana biri verdi değil mi?"
"Evet."
"Öyleyse araştırmaya onunla başla. Her şeyi bilmese de senden daha çok şey bildiği kesin öyle değil mi?"
Gülümseyip başını okşadım.
"Ne zamandan beri bu kadar olgun ve akıllısın?"
Yüzünü ciddiyetini asla bozmadan bana çevirdi.
"Olmak zorunda kaldığım günden beri."
Bu söz içimi çok acıtmıştı. Hayat hiçbir zaman adil olmamıştı. Çocuklara karşı bile. Kimi çocuk normal olarak istediği oyuncağı alamadığı için ağlıyordu. Kimisi de annesinin ölüsünü gördüğü andan itibaren bir yetişkin oluyordu. İstediği çocukluğu yaşayamadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood ties of spirits | Hyunlix
FantasyKanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa.