"Hyunjin yaşıyorum görüyorsun rahatlamanın zamanı gelmedi mi sence de? Saatler geçti hala bana sarılmış bekliyorsun."
Uyandığım anda sanki bir boşluğun içinden bedenim çekip alınmış gibiydi. Daha iyi bir örnek gerekirse eğer sonu olmayan okyanusun dibinden ilahi bir güç tarafından bir anda çekip alınmış gibiydim.
Bir anda yaşadığımı hissetmemle birlikte organlarım adeta şok etkisine girmişti ve bütün vücudumda derin bir acı hissetmiştim.
Beynim uyandıktan ne kadar sonra bir şeyleri algılamaya başladı bilmiyordum ama bir süre çalışmadığı aşikardı.
Hyunjinse uyandığım andan itibaren Juliet ve diğerlerinin yanımdan gitmesinin ardından bana sarılmış ve saatlerce yanımdan kalkmamıştı. Kaybetme korkusunu iliklerine kadar hissettiğini görüyordum.
Çok korkmuştu bu yüzden saatler sonrasında bile bedeni oldukça fazla titriyordu.
Sorduğum soruya başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi. Yüzü boyun girintimde olduğu için titreyen dudaklarını hissedebiliyordum ve onu böyle görmek beni mahvediyordu.
En sonunda derin bir nefes alıp Hyunjinin başını iki elimin arasına aldım ve yüzünü boynumdan çekmesini sağladım.
Avuçlarımın içinde olan yüzüne bakarak titreyen dudaklarına derin bir öpücük bırakıp gülümseyerek geri çekildim.
"Her şey oldu ve bitti. Bundan sonra yüzyıllar boyunca birlikte yaşayacağız Hyunjin. Aklına gelen bütün kötü fikirleri at. Bu dünyada sen ve ben varız. Sonsuza dek."
Başını olumlu anlamda sallayıp yanağıma küçük bir buse bıraktı. Beni incitmekten korkuyordu hala. Gülümseyip kollarımı boynuna sardım ve tek elimi saçlarının arasına yerleştirdim.
O da kollarını belime sardığında içimde tarif edilemez bir duygu oluştu. Güven, aşk, mutluluk, huzur...
Hiç olmadığım kadar güvende ve huzurlu hissediyordum. Bu huzurun sonsuza dek sürecek olması beni o kadar mutlu ediyordu ki anlatamam.
Kapı tıklandığında Hyunjinden ayrılıp kapıya baktım.
İçeriye Juliet girmişti.
"Nasıl hissediyorsun Felix?"
"Gayet iyiyim. Çocuklar nasıl?"
"Hepsi iyi. Hepinizin uyanması beni hem şaşırttı hem de çok mutlu etti."
Gülümseyerek karşılık verdiğimde Juliet Hyunjine döndü.
"Gitmeliyiz Hyunjin."
Kaşlarımı çatıp ilk önce Hyunjine sonra Juliete baktım.
"Nereye?"
Juliet'in arkasından yüzünde gururlu bir yüz ifadesi barındıran Minho çıktı ve soruma kendisi cevap verdi.
"Sevgilin bugün tahta geçiyor."
Büyüyen gözlerimle tekrar Hyunjine döndüm. Bu çok ani olmuştu. Tahta geçeceğini zaten biliyordum ama hemen şu an geçmesi...
Hyunjin gülümseyen yüzünü bana çevirip kulağıma eğildi ve fısıldayarak konuştu.
"Kral olarak geri döneceğim."
***
Juliet, Minho ve Chris iki tarafımda yürürken sırıtan yüzümle birlikte vampirlerin yaşadığı krallığa giriş yaptım. Eski yaşadığım yer de diyebiliriz tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood ties of spirits | Hyunlix
FantastikKanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa.