Hyunjin üzerime dikkatli bir şekilde ceketimi giydirirken ciddi yüz ifadesini izliyordum. Yüzünde herhangi bir mimik yoktu düşünceli görünüyordu.
Ceketimi giydikten sonra hastane yatağının üzerindeki telefonumu alıp ayaklandım. Chris taburcu işlemlerini hallederken diğerleri de geceyi kendi evlerinde geçirmek için vedalaşıp gitmişlerdi. Hepimiz mental olarak çok yorulmuştuk ve dinlenmeye ihtiyacımız vardı.
"Kendine bunu yaptığın için sana daha sonra kızacağım."
Kıkırdayıp yüzüme bakan yüzünü tek elimle okşadım.
"İstediğin kadar."
Hafif bir şekilde tebessüm edip elimi tuttu ve ilk önce odadan sonrasında hastaneden ayrıldık. Hyunjin tam beni kucağına alıp koşmaya başlayacaktı ki onu durdurdum.
"Biraz yürüyelim."
Başını olumlu anlamda sallayıp benimle eş zamanlı yürümeye başladı. Bir süre hiç konuşmadık sadece etrafı izleyerek yürüyorduk. Sonrasında içimi yiyip bitiren soruyu sormaya karar verdim.
"Hyunjin."
"Hm?"
Derin bir nefes alıp kolundan tutarak onu durdurdum. Kaşlarını çatıp bedenini bana çevirdi ve söyleyeceğim şeyi bekledi.
"Seni çok seviyorum biliyorsun ve ben seninle bir sonumuz olsun istemiyorum. İyi veya kötü herhangi bir son... Seninle sonsuzluğumuz olsun istiyorum. Senin gibi bir insanın on katı kadar yaşayabilir miyim? Bu mümkün mü?"
"Seni vampir yapmamı mı istiyorsun?"
Başımı olumlu anlamda sallayıp gözlerinin içine baktım.
"Eğer bu mümkünse."
"Bu zamana kadar herhangi bir insan vampire çevirildi mi bilmiyorum. Bu mümkün mü ondan da emin değilim. Julietle konuşup bunun olabilitesi var mı veya tehlikesi var mı öğrenmeliyim. En önemlisi... Sen bundan emin misin? Eğer böyle bir şey varsa ve bunu yaparsak yüzyıllar boyu yaşayacaksın Felix. Bunu göze alabilir misin?"
Tek elimi yanağına koyup güven verircesine gülümsedim. Ardından parmak uçlarımla yükselip dudaklarına çok hafif bir öpücük bıraktım.
"Eğer yanımda sen varsan değil yüzyıllar sonsuza kadar yaşamaya varım. Hyunjin ben seninle ölüme de varım. İyi veya kötü bir yolda sen varsan o yol benim için cennet bahçesinden farksızdır."
Hyunjin bir şey söylemek için dudaklarını aralamış ama sonrasında ne diyeceğini bilemeyip geri kapatmıştı. Dolan gözlerimle gözlerinin en derinini izliyordum.
"Felix ben seni çok özledim. Aklım almıyor yapamıyorum en ağır uyuşturucu gibisin bağımlıyım sana. Sensiz ölüyorum. Bu mecazi değil. Sen yokken hastalanmaya başladım ve kalp ritmimin yavaşladığını hissettim. Dudaklarım kuruyor ve rengim soluyordu. Tırnak uçlarımın morardığını ve ruhumun çekilmeye başladığını hissetmiştim. Sen uyandıktan sonra bu olanları Juliete anlattım."
Kaşlarımı çatıp devam etmesini ister gibi başımı salladım.
"Juliet bana bir efsaneyi anlattı. Vampirler arasında konuşulan eski bir efsane. Bir vampirin bir insana aşık olması imkansızdı ama zamanında bir vampir ve bir insan bir şekilde tanışıp aşık olmuşlar. Vampir insanı insan da vampiri deli gibi seviyormuş fakat doğaları gereği bir süre sonra ayrı kalmak zorunda kalmışlar. İnsan vampire olan özleminden kafayı yemiş ve intihar etmiş. Vampirse aşkından uzak kaldığı her an ölmeye başlıyormuş. Yavaş yavaş ruhu bedenini terk etmiş ve vampir de ölmüş. Yani eğer bu efsane gerçekse bir vampir bir insana aşık olursa ve ondan uzak kalmak zorunda kalırsa vampir ölür. Aşık olan insanın kanı vampiri cezbeder ama vampir aşk tuzağına düşerse artık ölü demektir. Bu yüzden vampirler aşka karşı dayanıklı varlıklardır. Çok zor aşık olurlar hatta imkansıza yakındır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood ties of spirits | Hyunlix
FantasyKanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa.