🍷RÜYALARDA KAYBOLUŞ🍷
Dedublüman - Sakladığın Bir Şeyler VarKulaklarım öyle bir çınlıyordu ki, bırakın Ömür'ün dediklerini duymayı, kendi nefesimin sesini bile duyamıyordum.
Seni hep tanıdım, Nefes.
Beni hep tanımış.
Seni hep tanıdım, Nefes, dedi çünkü. Yalan söylemezdi. Beni hep tanımak da ne demekti? Hep? Yani hayatı boyunca mı? Eğer ki öyleyse... Ben, beni görmüyor diye onca acıyı, pişmanlığı boşuna mı yaşamıştım?
Aklım bulanmıştı. Sorular bir anda hücum etmişti üzerime doğru.
Kendime gelmem gerekiyordu. Ömür birkaç şey daha demişti, duyamamıştım. Gözlerimi yumup başımı sola çevirdim ve yine ona dönüp gözlerimi açtım. "Ne diyorsun? Ne demek 'hep tanıdım'? Anlamıyorum? Ne?"
"Nefes," dedi. Nefesim boğazımı yaktı. Benim ismim, onun ağızına çok yakışıyordu. "Konuşmamız gerek, farkındayım. Ama şu an kendimde bile değilim. Sana çok şey anlatmalıyım, çok şey söylemeliyim. Bahsetmeliyim belki gerçeklerden." Kaşlarını kaldırıp gözlerini kırptı sanki onun da beyni benimki gibi bulanmıştı. "Fakat kendimde değilim. İlaçlardan, ne dediğimin farkında olamıyorum bazen. Yeni aldım ilaçları o yüzden. Özür dilerim. Aklını bulandırırım. Şimdilik çok konuşmamam en iyisi olacak, beynim kendini kapatmak üzere sanki."
Tahmin ettiğim, olabilecek şeyler yüzüme bir tokat gibi çarptı. Başımı ellerime indirdim ve dediklerine başımı salladım. "Yorulma," dedim, fısıltıdan farksız bir şekilde. Tekrar ona baktım. "Ama tek bir şeyi cevapla... Beni ne zamandır biliyorsun, görüyorsun?"
Yutkundu. "Küçüktüm," dedi.
Başım döndü. "Ne kadar küçük, Ömür?"
İsmini dediğim an gözlerindeki pırıltıyı görür gibi oldum ama sonra kendi kafamda kurduğuma kanaat getirdim.
"Çok küçük," dedi. Ve zorluk çeker gibi devam etti. Sanki yılların sırrını bana söylüyordu. "İlk okulda."
Yerimden sarsılır gibi oldum. Parmaklarım masanın kenarına tutundu. "Yalan," diye fısıldadım. Ama o bilmiyordu ki ben onun dediklerinin yalan olduğunu söylemiyordum. Yaşadıklarımın, düşündüklerimin ve onca acının boşa yaşanmış olacağını düşündüğüm için, yaşadığım her şeyin koca bir gerçeğin koca bir yalanı olduğunu söylüyordum.
"Yalan değil," dedi fısıldayarak.
"Yalan," diye cevapladım. "Dediklerin değil, yaşadıklarım."
Sustu.
"Hiç mi konuşmak istemedin?" dedim zorlukla.
Bu düşünce kalbimi acıttı, canımı yaktı. Ateşler daha çok harlandı üzerime. Oysa ki ateşlerin ardındaki kişi, benim görünmezliğimi görüp, beni fark etmiş. Yanlış mı anladım?
"İstedim," dedi, kulaklarımın uğultusunu arttırarak.
"Neden yapmadın? Neden kendimi görünmez ve çaresiz hissetmeme izin verdin?" dedim hesap sorar gibi. Yüzümdeki acı okunuyordu, biliyordum. Onu yıllarca tanıyor, tüm zamanımı onunla yaşamışım gibi de ondan, yeni bir insanı tanıyormuş gibi veya ilk defa konuşuyormuş gibi çekinmiyordum. Çünkü onunla, o bilmeden, çok konuştum. Çünkü o da beni görmüş. Ama aşık olmamış. Nereden biliyorsun? Sevseydi bana gelmez miydi? Sen gittin mi? Gitmedim. Ama aynı şey değildi. Ben, onun beni zaten bildiğini bilseydim, gitmez miydim? Emin olamıyorum. Giderdim, iç ses. Beni farketseydi giderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geri Sayım
RomanceTek bir sır onları birbirinden ayrı tuttu. Öyle büyük bir sır ki, aslında kavuşmak imkansızdı. Sırlar işitildi, öğrenildi, mahvetti. Düşün, bildiğin her şey yalan çıkıyor. Tüm canını yakan geceler, tüm canını yakan gülüşler, sevilmeyişler, hatta g...