🍷ACIYAN CANLAR🍷
Cem Adrian, Mark Eliyahu - KülDudakları arasından çıkan o iki kelimeyle oluşan tek bir cümle beni altüst etti. Nefesim kesildi; kulaklarım dayanılmaz bir şekilde çınlamaya başladı. Ne demekti bu? Bir anda bu lanet dünyadan uçmuş gitmiş, evrenin bir diğer ucuna fırlatılmış gibi hissediyorum. Ateşlerin içindeydim onun aşkıyla, işte o ateşler tenimden geçip kalbimi yakarak paramparça etti. Yaz değildi, kış da değildi; ne bahar, ne son bahar. Boştu. Etraf bomboştu. Fakat üşüyordum. Kafamın içindeki, kulaklarımı zorlayan çınlama her şeyi susturdu ve sadece o iki kelime, bir cümle tekrarlandı.
"Ben ölüyorum."
"Ben ölüyorum."
"Ben ölüyorum."
"Ben ölüyorum."
Tüm bedenimden güç çekildi, Ömür beni kollarıyla sarmasaydı çoktan yere düşerdim. Kulaklarımdaki çınlamayla geri çekilmeye çalıştım ama izin vermedi ve yüzünü boynumdan ayırmadı hatta beni daha sıkı sardı. Yüzüne bakmam lazımdı. Yalan olduğunu anlamam lazımdı. Yüzüne bakmamı istemiyordu. Bu ne demekti? Nefesimi geri veremediğimi hissettim, ne zaman aldığımı bile bilmiyordum ama nefesim boğazıma takılı kaldı. Belinin iki yanından ceketini sıkıca tuttum ve tam o an boğazımdan tiz, kısa bir çığlık kaçtı. "Yalan!" dedim ardından. "Hayır, yalan, yalan, yalan!" Titreyen kollarımı sımsıkı beline sardım ve acı dolu bir haykırış daha yükseldi boğazımdan.
Sanki yalan diye bağıran ben değildim. Benden çıkmıyordu sanki o ses çünkü ne dediklerimi, ne de hareketlerimi kontrol edebilirdim. Beynim donmuştu. Hayır yanmıştı. O iki kelime yakmıştı.
Bir kez daha geri çekilmek istedim fakat Ömür yine izin vermedi ve sıkıca sardığı belimi daha sıkı kavrayıp birkaç adım öne attı, adımlarımı arkaya atmak zorunda kaldım. Boynumda hissettiğim bir ıslaklıkla çınlayan kulaklarıma sanki tokat yemişim gibi hissettim.
O ağlıyordu.
Başım dönüyor. Gözlerim kararıyor. Dizlerimi bile hissedemiyorum. Tek hissettiğim kalbimdeki acı ve kafamdaki o sesler. Nasıl ayaktayım bilmiyorum, çoktan yığılmalıydım. Titriyorum. Acıyor. Ölüyorum. Öleceğini söylüyor. Bunu dedi, ben öldüm.
"Özür dilerim..." diye fısıldadı titrekçe, kulağıma doğru. "Yalan değil..."
Ağlama nidalarım yükseldi ve kollarımı çok daha sıkı sararken beline, başımı iki yana salladım.
İnanmıyordum. Olamazdı. O ölemezdi.
"Hayır..." diye konuştum boğuk çıkan sesimle. Dizlerim büküldüğünde, Ömür de artık tutmak yerine benimle beraber yere çöktü. Artık ikimiz de parkta, taş toprağın üstündeydik. Ama umrumda bile değildi. Tek umrumda olan Ömür'dü.
Yüzümü göğsüne daha çok bastırdığımda aynı anda ağlamalarım da daha çok arttı. Ömür'ün titrek, acı dolu nefeslerini hissediyordum ve benim nefeslerim de acıyla doluydu; nefes alıp verdiğimi hissetmesem bile. Oksijen solumuyordum, ölüm denilen şeyin Ömür'ün ağzından duymanın, etrafa yayılan acısını soluyordum.
"Hastayım," diye konuştu. Bedenime yayılan sızı arttı ve yere oturdum. Artık dizlerimin üzerinde değildim. "Tedavisi yok." Acım daha da arttı, ben nasıl ölmüyorum diye düşündürdü. "Genetik bir hastalık..." diye devam etti boğuk sesiyle. O da yere oturdu ve ağladığını hissettim. Titreyen ellerimi kaldırabilseydim, beynime komut gönderebilseydim ellerimi kaldırıp gözyaşlarının akmasına engel olurdum. Ama yapamadım. Gözyaşlarını silemedim. Canının yanmasına engel de olamadım. Acı öyle bir yayılmıştı ki bedenime bırakın hareket etmeyi nefes bile alamıyordum. Hiçbir şey demeden, başımı göğsüne saklamak istiyormuş gibi durup, sadece ağlıyordum. Diyeceklerini duymak istemiyordum ama konuşuyordu. Kulaklarımı mı kapatsaydım? Ellerimi kaldıramıyordum ki. Kilitlenmiş gibi ona sarılıydı kollarım. "Ne kadar zamanım var bilmiyorum," dedi sessizce. "Ama 19 yaşımı geçemeyeceğim." Kulaklarıma duydukları için lanet ettim. 19'una sadece birkaç ay kaldığı bulanmış aklıma üşüştüğünde acı dolu bir çığlık daha attım, çığlığımı Ömür'ün göğsü sessizleştirdi. Başımı iki yana sallıyor, tüm gücümle ona sarılıyordum. Sıkı sarılmam belki canını acıtıyordu; ama ben acımı nasıl dışa vuracağımı bilmiyordum. Tüm acımı sarılmak ve çığlık atarak dışa vurmak istesem de pek bir işe yaramıyordu. Her saniye, daha çok acı harmanlanıyordu ruhuma. "20 olamayacağım yani," dedi titreyen sesiyle ve bedenimi daha sıkı sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geri Sayım
RomanceTek bir sır onları birbirinden ayrı tuttu. Öyle büyük bir sır ki, aslında kavuşmak imkansızdı. Sırlar işitildi, öğrenildi, mahvetti. Düşün, bildiğin her şey yalan çıkıyor. Tüm canını yakan geceler, tüm canını yakan gülüşler, sevilmeyişler, hatta g...