Merak ettiğiniz bir sokağın sizin hayatınıza girmesini size en iyi gelecek şeyi getirmesini ister miydiniz?
Onca şey yaşadıktan sonra size iyi gelecek şeyin bir sokakta sizi bulması garip olmaz mıydı sizce de?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Kokusu oksijenim adam, söylesene nasıl bu yaşıma gelebilmişim bu kokuyu solumadan."
Üstümü değiştirip Mina'nın odasına gidecektim, ona hesap sormak istiyordum ama hesap soramayacak kadar yorgundum.
Allah'a şükür yurdun odalarında banyo vardı ve tek kişilik odalar olduğu için şanslıydım, aslında Mina ile kalmak isterdim ama bazen çenesini çekemiyordum.
Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım.
Atakan gittiğinden beri yüzümde aptal bir sırıtma vardı. Açıkçası görerek uyanmak beni mutlu etmişti.
Şimdiden özlemiştim..
Dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım.
Üstümü giyinmek için bavullarıma ilerledim, daha kıyafetlerimi yerleştirmeye vaktim olmamıştı.
Hava bugün her zamankinden daha güneşliydi. Bu yüzden ince şeyler giyecektim çünkü kavruluyordum.
Altıma siyah yüksek bel dar pantolonumu üzerime ise askılı siyah crop giydim. Belki üşürüm diye de kahverengi oversize hırkamı giyiverdim fermuarımı kapatmadan son olarak beyaz sneaker ayakkabılarımı giydim. Hazırdım.
Bugün yorgun olmama rağmen daha canlıydım. Atakan kalbime huzur doldurmuştu.
Makyaja uğraşmayan gerek duymayan benim içimden bugün hafiften de olsa makyaj yapma isteği gelmişti.
Hafif bir makyaj yapıp saçlarımı açık bırakıp çantamı da alıp hemen yan tarafımda olan Mina'nın odasına gittim. Kapı ikinci kez çalışımda açıldı.
Mina beni baştan aşağıya güzel bir süzdükten sonra "Oha kızım ne olmuş sana böyle!" dedi, şaşırmıştı.
Aslında her zamanki gibi giyinsem de genelde makyaj yapmadığımı bildiğinden dolayı ve neşeli olduğumu gördüğünden dolayıydı bu şaşkınlığı. "Her zamanki ben işte ne olmuş?" dedim ve hafif onu iterek içeriye girdim.
Odasında sanki 3. Dünya Savaşı olmuş gibi karmakarışıktı. Mina hazır olduğu için şükrediyordum, çünkü hazırlanmasını beklesem büyük ihtimalle okula geç kalacaktık.
Şimdi Mina'dan ufak bir hesap sorma vaktiydi.
"Atakan'ı sen mi içeri aldın küçük cadı." dedim. ufak korkulu gözlerle bana bakınca gülmemek için zor duruyordum fakat ciddi ifademi değiştirmiyordum. Bir şeyler gevelemeye başladı.
"Ya bak aşkım kızma şimdi şöyle oldu bak yani aradılar gelmek istedi ben dedim ki asla olmaz Elis beni keser dedim ama olmadı yani yoksa istemezdim ben gelmesini." dedikten sonra kendi söylediği şeye cevap verdi "Ya da niye istemiyim lan gelsin tabi eniştem." dedi Elime geçen ilk şeyi ona fırlattım.
"Aman be guzum nabaysın niye ataysın kafamı kıracağdın." diye şiveli bir şekilde isyan ederken kahkaha attım. Kızmadığımı anlamış olmalıydı ki o da benimle birlikte kahkaha attı.
"Hadi çıkalım küçük cadı." dedim. O da çantasını aldı ve odadan çıkıp merdivenleri inmeye başladık.
Yurttan çıktığımızda gördüğümüz şeyle kalakaldık.
Atakan ve Göktuğ.
Mina koşarak Göktuğ'un kollarına atladı. Ne ara bu kadar samimi olmuşlardı anlayamamıştım.
Bende hızlı adımlarla Atakan'ın yanına ilerledim "Bu kadar güzel olunmaz ki vicdansız." dedi.
Güldüm.
Güldü.
"Ben sana böyle güzel gülünmez ki be vicdansız diyor muyum?" diye fısıldadım. Elleri belimde yer aldı, kollarımı boynuna dolayıp kafamı boyun girintisine sakladım. Ve oksijenim olan o kokuyu soludum.
Kokusu oksijenim adam, söylesene nasıl bu yaşıma gelebilmişim bu kokuyu solumadan.
Biraz sarıldıktan sonra ayrıldık, Mina ve Göktuğ bize sırıtarak bakıyordu.
"Ne bakaysınız ula dönün işinize." Dedim şiveli ve sahte bir kızgınlıkla.
Sonra Atakan'a dönüp "İyi ki kendim yürümeyi tercih ederim demiştim niye beklediniz ki bizi?" dedim. Atakan tek kaşını kaldırarak "Gerçekten böyle bir tehlike varken öylece sizi yalnız bırakacağımızı mı düşündün?" dedi.
Aslında haklıydı o adam peşimizi bırakmayacak ve bize bir şekilde zara vermeden rahat etmeyecekti ama bu işin sonunun bizim değil onun zararına olduğunu anlaması zaman alacaktı.
Atakan'a dönüp "Ne yani şimdi her sabah işsiz gibi gelip bizi mi bekleyeceksiniz şimdi?" deyince Atakan kolunu omuzuma attı ve "Senden önemli işim yok Asi meleğim." deyip saçıma bir öpücük kondurdu.
Yaptığı hareketin hoşuma gittiğini belli etmemeye çalışsam da pek başarılı olamamıştım, yüzümde minik bir tebessüme yol açtı.
Mina ve Göktuğ kendi aralarında bir şeyler tartışıyorlardı ve biz okula varmıştık bile.
Okulun kapısına geldiğimizde Atakan ve Göktuğ'a dönüp "Çıkışta da gelmeyceksiniz her halde değil mi? Gelmeyin." dedim
Birbirlerine bakıp güldüler ve Göktuğ "Hadi beni boş ver de bu çocuğun gelmeme ihtimali var mı?" dedi Atakan'ı göstererek, kafa salladım ve " Doğrudur bu uşağın inadını bilirim." dedim Atakan'ın o aşık olunası ela gözlerine bakarak.
Atakan araya girdi ve "Hadi hadi geç kalacaksınız girin artık." dedi okulun kapısını göstererek kaşlarımı çattım.
En azından sarılabilir iyi dersler dileyebilirdi.
Sanki farkındaydı ama yine de bir şey yapmayınca Göktuğ Mina'ya sarılırken arkamı dönüp gittim.
Bu neydi şimdi? Sabah o kadar güzel iltifatlar ve şimdi birdenbire bu soğukluk... Anlam veremiyordum.
Okulun koridorunda ilerlerken Elçin denen şeytanın önde gideniyle göz göze geldik, yanımdan geçerken aşağılayıcı bir bakış atıp geçti yanımdan.
O ve bana aşağılayıcı bakış atmak mı?
Anlaşılan birileri yine kaşınmak istiyordu.
Bizde kaşırız değil mi?
-
Eveet canlarım çok çok uzun bir aradan sonra yeniden bölüm yazabildim şükürler olsun ki ama hala içinizden bölüm isteyenlerin olduğuna dair şüphelerim var, belki de çoğunuz unuttunuz kitabı ama yine de şansımı deneyeyim dedim..
Bölüm nasıldı?
Tekrardan bölüm gelsin mi?
Özlediniz mi?
Yeniden yazmam için ilham gelmesine yardımcı olan sevgili Nisa canıma gelsin bu bölüm <3