Arabayla uzun bir yolculuktan sonra nihayet durmuştuk. Tarık karşımda ki koltukta oturuyordu. Ve ben yol boyunca yüzüne dahi bakmamıştım. Elini tersten ön koltuğa uzattı. Ön tarafta oturan adam eline bir çanta verdi. Bunların konuşmadan anlaşmalarına hayrandım. Sonra çantayı bana uzattı. Ama ben hic oralı olmamıştım. Çünkü hiçbir şey umrumda değildi. Tek bildiğim şey bu intikam bitene kadar bunlara katlanacaktım. Ben çantayı almayınca Tarık konuşmak zorunda kalmıştı. Yaklaşık 1-1,5 saat sonra arabadan ilk defa biri konuşmuş ve ses çıkmıştı.
" Makyaj yap istersen. Seni böyle görsünler istemezsin harelde. "
" Kimse umrumda değil. Buraya zorla geldiğim belli olsun. O zaman senin nasıl biri olduğunu belki biraz anlarlar. "
" Yapma ama. Sende çok iyi biliyorsun ki ben diğerleri gibi değilim. Yavaş gitmemiz lazım Maviş. Acele işe ne karışır bilirsin. Biz temkinli hareket etmeliyiz ki kimse bizden şüphelenmesin. Anlaştık mı ? "
" Ver şu çantayı. İçeride adımı söylemeyeceksin. Bizde bunda anlaşalım. "
" Tamam. Duydunuz mu beyler ? İçeride Duru'ya Aslı diyeceksiniz. "
Sonra bana bakarak sözlerine devam etti.
" Anlaştık mı ? "
Tüm içtenliğim ile gülümsedim.
" Anlaştık Patron. "
Ben yüzüme bir kaç şey sürdükten sonra arabanın kapısı açıldı. Yemek için giydiğim kıyafetlerim hala üzerimdeydi. Fazlaca bir makyajla da bence ortama uymuştum. Kapının açıldığı gibi mekanın dışında bulunan bir kaç kişinin bize doğru gelmesi bir olmuştu. Adamlar içeriye kadar bize eşlik etmiş, Tarık'ı bir masaya oturtmuştu. Ben ise mekanın içine girene kadar gözlerim etrafı seyretmişti. Hayatımda ilk defa bu denli kumar oynanan bir mekan görüyordum. Tamam bizim mahallede de vardı ama küçük kıraathanelerin alt katlarında kıytırık bir mekanda olurdu. Burası daha çok zenginlerin takıldığı yerler olmalıydı. Etrafı seyretmeyi bırakıp Tarık'a konsantre oldum. Bir poker masasının etrafında oldukça heybetli ve bir o kadar da zengin adamlar vardı. Çağatay beni Tarık'ın arkasına geçirdi. Ve büyük oyun başladı. Ortada gerçekten benim aklımın almayacağı paralar dönüyordu. Benim bu kadar param olsa acaba böyle kumarlar da harcar mıydım ? Bence ben parayla Dünya Turu falan yapardım. Ben kendi halimde para ile yapılabileceklerin hayalini kurarken, gözlerimi sağa çevirdiğim de onu gördüm. Hiç beklemezdim. Yani en azından bugün onun böyle bir kumarhane de olması imkansızdı. Kendim görünmeden dikkatlice yüzüne baktım. Yanılmamıştım. Hemen Tarık'ın kulağına eğilip fısıldadım.
" Bu gece bu kadar yeter bence. Arda burada. "
Tarık söylediğim şeyin şokunu atlattıktan sonra, beni arka kapıdan arabaya gönderdi. Ben, Çağatay ile eve giderken Tarık orada kalmıştı. Hemen yanımda oturan Çağatay'a da sordum.
" Tarık neden gelmedi ? "
Gözünü yoldan ayırmadan cevap verdi.
" Orada kalması gerekti. "
Çok soğuk ve kısa bir cevaptı. Bu cevaptan sonra susup arkama yaslandım. Yol çok uzun ve konuşmayınca sıkıcı geçiyordu. Elimi müzik çalara doğru uzattım. Düğmesine basıp açacakken bir el beni durdurdu. Çağatay gözünü yoldan ayırmadan bileğimi kavramıştı. Yine gözünü yoldan ayırmadan konuştu.
" Ben arabada ses olsun istemem. "
Gerçekten çok sıkılmıştım ve sanırım belamı arıyordum. Karşımda ki adama bağırmaya başladım.
" Sahibin size bana dokunmayacaksınız demedi mi ? "
Yine gözlerime bakmadan çok sakin bir şekilde cevap verdi.
" Önce Tarık benim sahibim değil. Sonra sende benim ulaşamayacağım biri değilsin. Kurallar bana işlemez Ufaklık. "
Ufaklık mı ? Tarık gibi odun bir adam bile bana Maviş derken bu da ne şimdi. Ben koltukta zor otururken dişlerimi sıkarak konuştum.
" Ufaklık olmak için fazla büyüğüm bence. "
Kime konuşuyorum ki ben. Tabi ki de buna cevap vermeyecekti. Daha çok yolumuz vardı. Çantamdan telefonumu çıkarıp Arda'ya mesaj attım.
" Bugünü telafi edeceğim. "
Çok geçmeden mesaj gelmişti.
" Buna eminim. Yarın konum atacağım yerde buluşalım mı ? "
Ben kendimi telefona kaptırmıştım. Yoldan hiçbir şey anlamamıştım haliyle. Evin olduğu alana gelince telefonu bıraktım. Zorda olsa üzerimi çıkartıp kendimi yatağa attım. Bu yorgunluk ile 9 ay uyurdum ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİNE
RomantizmOnsuz hayat çekilmiyormuş. evlerinin önüne gittiğimde cesaretimi kaybettim. Kapının önünde bir aşağı bir yukarı dolanıp durdum. Ne diyecektim ki. Ailesi asla biz olmaya izin vermeyecekti. Üstelik ' O senin abin. ' diye sürekli başıma vuran biri de v...