Ben öpücüğüne karşı tepki bile veremeden beni duvarla arasına aldı. İttim. Yüzüne tüm gücümle bir tokat geçirdim. "Sen ne yapmaya çalışıyorsun ya? Önce 'seni öldüreceğim' diyorsun sonra bir bakıyorum beni hiçbir umurunda değilmişçesine öpüyorsun!" Sesim fazla çıkmıştı. Attığım tokatın etkisiyle yana dönük olan yüzü bana döndü. "Sen benim ağzıma sıçıyorsun!" Anlam veremeyerek gözlerinin içine bakıyordum. "Aşık ettin beni kendine! Aylardır tek düşünebildiğim sensin." Şokla gözlerimi açtım. Bunu kesinlikle beklemiyordum. "Ayrıca gerçekten inandın mı seni öldüreceğim deyişime? Aptal cadı."
Hazır değildim. Buna kesinlikle hazır değildim. Mattheo, bana beni sevdiğini söylemişti. Pardon aşık olduğunu söylemişti. Hatta bunun için bile beni suçlamıştı. Hiçbir şey demeden onu itip yanından gittim. Arkamdan hiçbir şey söylemedi.
Yolculuğumuz boyunca sustum. Kızlar bana neler olduğunu sorup durunca daha şimdiden babalarımı özlediğimi söyledim. Yalan olduğunu anladılar fakat anlatmak istemediğimi anlayıp ısrar etmeyi kestiler.
Hogwarts'a döndüğümüzde hemen odama çıkıp duş aldım. Hava gerçekten çok soğuktu, duş bana ilaç gibi gelmişti. Pijamalarımı giyip kendimi yatağıma attım. Gerçekten uyumaya ihtiyacım vardı.
HARRY
Saat çok erkendi ama ben kapımın çalınması ile uyandım. Kalkıp baktığımda ise gördüğüm Ron'du. "Günaydın Harry, hafta sonu bu saatte seni rahatsız ettiğim için bana içinden sövdüğünü biliyorum ama bunu görmen gerektiğini düşündüm." Ron oldukça canı sıkılmış görünüyordu. Demek ki gerçekten önemli bir şey vardı.
Elinde tuttuğu Günlük Kehanet'i bana uzattı. Alıp baktığımda ise nefesim kesildi. Sayfada kocaman bi manşet vardı. "İsmi lazım değilin oğlu Mattheo Riddle, seçilmiş kişi denen Aurora Black arasında şok eden aşk! Düşmandan sevgililiğe."Başlıkta tam olarak bu yazıyordu. Fotoğrafta ise Riddle ve Aurora öpüşüyorlardı.
Nefes alamadığımı hissettim. Küçüklükten beri her şeyine aşık olduğum kız, onu öldürmek isteyen şerefsizin tekiyle birlikteydi. Riddle'ın onu kullandığına, sevmediğine Merlin üzerine yemin edebilirdim.
"Harry, iyi misin?" Ron'un sorduğu aptal soru üzerine ona dik dik baktım. "Çok iyiyim Ron! Daha iyi olamazdım gerçekten!"
AURORA
Üşengeç olmayı bırakıp kalktım ve dişlerimi fırçalamaya gittim. Bugün cumartesiydi, bu yüzden kahvaltı saat dokuzda başlıyordu. Saat ise sekiz buçuktu. Altıma kahverengi mini eteğimi giydim. Üstüme ise yine kahverengi, dar, boğazlı bir kazak. Son olarak kahverengi botlarımı da giydiğimde işim bitmiş sayılırdı. Açık bıraktığım saçlarımın önünden bir kısım alarak kafamda topuz yaptım. Makyajıma da özendim. Bugün güzel bir gün olacaktı. Sonunda tamamen hazır olduğumda asamı da alıp odamdan çıktım.
Karnım gerçekten çok acıkmıştı, ölüyordum denilebilirdi. Yaklaşık on beş saattir uyuduğum için arkadaşlarım muhtemelen öldüğümden şüpheleniyorlardı.
Ortak salona indiğimde oturan birkaç kişiyi gördüm. Genel olarak son sınıflar vardı.Bana bakarak fısıldaşıyorlardı. Onları takmamaya karar verip yemekhaneye indim. Gerçekten herkes bana bakarak bir şeyler fısıldaşıyorlardı ve asıl garip olan bunu yapan sadece Slytherin binasındakiler de değildi.
Bizimkilerin yanına giderken yanlarında Harry'nin olmadığını gördüm. Beni gördüklerinde ise kafalarını çevirip görmememiş gibi yaptılar. "Yine neler oluyor gerçekten? Bütün sabah gördüğüm herkes benim hakkımda konuşuyorlardı. Şimdi ise siz beni görmezden geliyorsunuz!" Kızlar söylediklerime rağmen bana dönmemelerine rağmen Ron ayağa kalkıp yanıma kadar geldi. Yüzüme ise bir Günlük Kehanet attı. Hayır mecazi anlamda değil, gerçekten yüzüme gazeteyi atmıştı. Sonra ise hiçbir şey olmamış gibi yanımdan geçip gitti.
Gazeteyi açtığımda başımdan aşağı kaynar sular aktığını hissettim. En ön sayfada Mattheo ve benim dünden kalan öpüşme fotoğraflarım vardı. Üstünde ve altında ise saçma sapan şeyler yazıyordu. Anlaşılan o ki, Rita Skeeter yine burnunu haddi olmayan şeylere sokmuştu.
Yedinci sınıflardan bir çocuk bana döndü. "Black! Dumbledore seni odasına çağırıyor. Acilmiş." Harika. Bu sefer gerçekten sıçtım.
Herkes öğrendiğine göre ailem de kesinlikle her şeyi biliyordu. Bu ise beni oldukça korkutuyordu. Ayrıca Mattheo'nun hangi cehennemde olduğunu bile bilmiyordum. Şimdiden her şeyi bana yükleyip gitmiş miydi?
Dumbledore'un odasına girdiğimde gördüğüm manzara ise beni şok etmişti. Deja vu.
Babalarım Sirius Black ve Remus Lupin, her zaman bana annemmiş gibi davranan Lily teyzem, beni kendi öz çocuğundan ayırmayan vaftiz babam James ve kardeşim Harry. Asla yapmamam gereken bir şey yapmıştım ve şimdi hepsi karşımda duruyordu. Babam Sirius, beni görene kadar James'in onu sakinleştirmeye çalışmasına cevap vermeye çalışıyordu. Babam Remus, Lily teyzem ve Harry ise hiç konuşmadan öylece oturuyorlardı. Üzgündüm. Çok üzgündüm evet. Fakat hiçbir şeyden pişman değildim. Çünkü onu sevmiştim ve seveceğim kişiyi kesinlikle ben seçmiyordum.
"Bana bunların hepsinin yalan olduğunu söyle, Aurora." Sirius'un konuşmasıyla gözlerim doldu. "Özür dilerim." Cevabımla birlikte gözlerinde dolan yaşlar akmaya başladı. Remus ise dolu gözlerini silip kafasını masaya koydu.
"O piç seni öldürmeye çalışıyor ya! Sen nasıl öptün onu! Hadi kendini siklemedin; en yakın arkadaşın lan en yakın arkadaşın Hermione, annen gibi gördüğün Lily teyzen! O götün ve babasının planları başarılı olursa ölecekler! Hem de sırf kan durumları yüzünden." Lily teyzem Harry'e karışmamasını söylese bile Harry konuşmaya devam etti. "Onun ellerinde yüzlerce insanın kanı var ve o piç bundan gram rahatsız olmuyor. Sen nasıl tuttun onun ellerini!" Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında Lily teyzem Harry'e susmasını söyledi.
"Onu seviyorum. Bana zarar vereceğini de biliyorum ama onu çok seviyorum." Ağlayarak konuşuyordum. "Bu şekilde mi aklıyorsun kendini? Riddle, sana tek bir bakış atar ve sen onun yaptığı her şeyi unutup kollarına koşarsın! Öyle mi Aurora?" Gözyaşlarımı silmeye çalıştıkça daha çok geliyordu..
Odada olan herkese göz gezdirdim Lily teyzem ve James amcam hiçbir şey demeden olayları seyrediyordu. Babam Remus yüzünü avuçlarının ortasına almış oturuyordu. Buraya geldiğimden beri bana tek kelime bile etmemişti ama bana en çok kırılan kişinin o olduğunu biliyordum. Babam Sirius ise sessizce ağlıyordu. Hepsi hayal kırıklığına uğramıştı.
Son kez gözyaşlarımı silip derin bir nefes aldım. Arkamı dönüp merdivenlere doğru döndüm. Lily teyzemin "nereye?" dediğini duyduğumda ona "katilin kollarına." cevabını verdim.
"Aurora, şimdi o kapıdan o piç için çıkacaksan benim senin baban olduğumu unut." Lupin'in sözlerini duyduğumda şok geçirmiştim. Bunu ondan beklemiyordum. Son kez ona dönüp baktığımda o da gözlerimin içine bakıyordu. Arkamı dönüp hızlıca Dumbledore'un odasından çıktım.
--
Geçen bölüm olayların daha yeni başladığını söylemiştim ve bahsettiğim tamamen buydu! Tabii daha yaşanacak çoooook şey var.
17k okunma ve 1k oy için gerçekten çok teşekkür ederim. Bu kitaba başlarken bunu asla beklemiyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crucio|Mattheo Riddle&Draco Malfoy
Hayran KurguAurora Lupin Black Hogwarts'da 6. Sınıfa giden zeki ve güzel bir öğrencidir. Draco Malfoy ile olan 'mükemmel' ilişkisi, yeni başlayan okul senesi ve Lord Voldemort'un oğlu Mattheo Marvolo Riddle'ın okula gelmesiyle gittikçe güçsüzleşmektedir. Matthe...