Berbattım.
Gerçekten berbattım ve kafayı yememe ramak kalmıştı. Sessizce eve girip montumu çıkaracakken annem bana seslenmişti ve ben o an mahvettiğimi anlamıştım. "Jeno," Tam terliklerimi giyerken annemin sesini işitmemle yanına gitmiştim. "Efendim?" Biçimli ve ince kaşları çatılıyken burnunun ucundaki gözlüğü indirip beni süzmüştü. "Bu halin ne?"
Saat epey geç olmuştu ve annem nöbeti olmadığı zamanlar bu saatlerde kitap okurdu ama bunu hesaba katmamıştım. Siyah saçları alttan topuz yapılmıştı ve üzerinde klasik, omuzlarına örttüğü battaniye tarzı şey vardı. Şimdiyse ona ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü moralim zaten bozuktu.
"Ne varmış halimde, gayet de düzgünüm ben."
Tabi canım, ne vardı ki halimde? Altı üstü saatlerce ağladığım için gözlerim şişmiş ve kızarmış, saçlarım dağılmıştı. Rüzgara karşı oturduğum için burnum akıyordu. Üstelik üzerim hep kum olmuştu. Bir de gecenin bu saatinde soğuk havada yürüdüğüm için kulaklarım ve burnum kıpkırmızı olmuştu.
Gözlerim annemin kızgın simasını yakaladığında hızla bakışlarımı kaçırdım. "Jeno." Sert sesini duyduğumda iç çektim. "Odana git, üzerini değiştir ve gel." Bir şey demeden odama girdim ve üzerimi çıkardım. Pantolonumun cebinden anahtarlığı çıkardım ve masama koydum. Uzun kollu bir tişört alırken çıkardığım kıyafetlerimi sandalyemin üzerine koydum ve bir hırka alıp salona geçtim.
Annemin yanına gittiğimde elindeki ilacı bana uzatmıştı, koltuğa oturup yüzüne baktım. "İç." Masadaki suyla ilacı mideme yollarken annem gözlerini bir an bile üzerimden ayırmıyordu. "Eskiye mi dönelim istiyorsun Jeno?"
Dediği şeyle kaşlarımı çatarken devam etmişti. "Saatin kaç olduğundan haberin yok herhalde. Çocuk değilsin artık, illa sana saat mi vermem gerek?"
"Anne-"
"Neredeydin?" Sözümü böldüğünde yutkundum. Kaçışım yoktu. "Mark'ın yanındaydım."
"Mark'ın yanında olduğun için mi kuzenin beni arayıp 'Jeno nerede?' diye sordu bana?" Sıktığım yumruklarımı açarken derin bir nefes aldım. "Anne-"
"Sana gerçeklere bak demedim mi Jeno?" Sesini yükseltmişti. Bozuk olan sinirlerim daha da bozuluyordu, kendimi tutmalıydım. "O kızın yanında mıydın?"
"Anne!" Bu sefer ben sesimi yükselttiğimde kaşlarını çatıp bana bakmıştı. "Madem çocuk değilim, beni sorgulamayı kes." Yutkundum ve devam ettim. Onun kalbini kırmak istemiyordum ama gecenin bu saatinde sorgulanmak da istemiyordum, sadece nefes almak istiyordum. "Kimin yanında olduğumun ne önemi var? Evde değildim ve bu saate kadar dışarıdaydım. Bence bu kadarını bilmen yeterli."
Bu sefer sesini yükseltmişti. "O kızdan uzak dur." Sinirlenmeye başlıyordum ve ellerim titremeye başlamıştı, delirecektim.
"Sen hiç aşık olmadın mı?" Sesim gereğinden yüksek çıkmıştı, umursamadım. "Sen babama aşık olmadın mı anne? Benim nasıl hissettiğimi en iyi senin bilmen gerek."
Ayağa kalktım, aynı zamanda destek almak için duvara tutundum. Sesim titremeye başlamıştı. "Evet onun yanındaydım. O ağlarken ben de onunla beraber ağladım. Paramparça olmuştu, ben de paramparça oldum onunla beraber. Kalbim binbir parçaya ayrıldı o ağlarken. Sevdiğim ağlarken ben nasıl çekip gelebilirdim?" Gözlerim dolmuştu, yutkunarak devam ettim. Gözlerindeki parıltıyı görebiliyordum.
"Beni neyden uzak tutmaya çalışıyorsun? Sen yaralısın diye beni de mi yaralı zannediyorsun? Ben onun yanında mutluyum, beni sevip sevmemesi umrumda değil. İster kabullen ister kabullenme. Ben onu seviyorum anne. Senin babama yaptığın gibi ondan vazgeçmeyeceğim."
Hızlıca odama ilerlerken akan gözyaşlarımı durdurmaya çalışıyordum. Odama girip kapıyı kilitlerken gözyaşlarımı bir kere daha sildim. Aklıma onun tam dibimde, göğsümde ağladığı geldikçe hüngür hüngür ağlayasım geliyordu.
Annem neyi anlamak istemiyordu bilmiyordum, eve ilk geç gelişim değildi bu. Belki de bizimkilerle beraber olmadığım için kızmıştı. Yüreğim parçalanıyordu. Şu an ne yapıyordu bilmiyordum ama kendine zarar vermesinden korkuyordum. Keşke yine yanında olsaydım ve onu izleseydim.
O gün onu eve bırakmadan önce şey dedi bana, "Seni seviyorum, kendine iyi bak."
Aynısını yaşamıştık sahilden ayrılırken. Yine rüzgar esiyordu ama bana seni seviyorum dememişti. "Eve dikkatli git" demişti. Ben dikkatli gittim de kendisi dikkatli olmuş muydu? Arayabilirdim, mesaj atabilirdim ama yapmadım. Yapamadım. Ne yazacaktım, daha iyi misin falan mı? Kız zaten harap olmuştu ağlamaktan, sorsam elime ne geçecekti?
Evine bırakmak istediğimde gözyaşlarını silmişti. Evime gitmemi ve ailemi meraklandırmamamı istemişti. Sonra bana bakmıştı, minnettar olduğunu belirten bir bakış. Derinden, tam kalbime isabet eden bir bakış.
Elleri ellerime değdiğinde, yüzüklerimi ellediğinde sorduğu ilk şey "Bunların bir anlamı var mı?" olmuştu. Hıçkırıklarının arasında zorla konuşabilmişti. Ben sırtını sıvazlarken ellerimize damlayan gözyaşıma bakmış, ellerimi tutmuştu.
"Ağlama." demişti bana. O ağlarken ben nasıl ağlamazdım ki?
Kapımın tıklanmasıyla düşüncelerimden kurtuldum. Hayır, kapıyı açmak istemiyordum. Sadece yalnız kalmak ve içimi dökmek istiyordum. Arkadaşlarım bana bir yere kadar yardımcı oluyorlardı, gerisini kendim halletmeliydim.
Onun yerine ayağa kalktım ve kitaplığımın en alt rafına koyduğum mavi defteri çıkardım. Masama otururken sandalyenin üzerindekileri aldım ve yere koydum. Sandalyeye oturup sol köşedeki kalemliğimden siyah kalemi aldım.
Chae Maya.
Selam bile veremedim, üzgünüm.
Seninki gibi benim de kalbim kırık.
Neden ağlıyordun bilmiyorum, ama tek bir şey anladım, sen ağladıkça ben ölüyorum. Ölüyorum, dirilemiyorum. Gözyaşların, mezarımı suluyor. Üzerindeki çiçekleri yeşertiyor.
Lütfen ağlama, ben dayanamıyorum.
Sana sarıldım bugün ilk defa. Yemin ederim, o kadar korktum ki seni incitirim diye, sımsıkı sarılamadım bile. Neden böylesin? Neden sana her yaklaştığımda içimdeki küçük çocuğu mutlu ediyorsun?
Ellerime dokundun bugün. Sen aşık olamadım dediğin zaman gözyaşım ellerimize damladı. Bana ağlama dedin, ama sen ağlıyordun. Benim tek isteğim sana sarılmaktı, Tanrı ise daha fazlasını verdi bana. Bana dokundum. Daha ne isteyebilirim ki?
Keşke aşık olsan. Kendim için demiyorum, beni sevmesen de olur. Gerekirse benden nefret et, ama aşık ol. Birine aşık ol. Ben böyle iyiyim, en azından konuşuyoruz ya, beni sevmesen de olur. Bu hissi tatmanı çok isterim. Aşık olup sürekli gülümsemeni çok isterim.
Annemle tartıştım biraz, senden asla vazgeçmeyeceğimi söyledim. Ben seni bu kadar severken neden başkaları beni ve sevgimi görmezden geliyor?
Lütfen iyi ol. Sen kötüyken ben nasıl iyi olabilirim? Sen geceleri kendine günah sayarken ben nasıl mışıl mışıl uyuyabilirim?
Biliyorsun, ben hep buradayım. Yemin ederim gecenin bir vakti arasan da koşa koşa gelirim yanına. Gelmek ne kelime, koşardım sana. Koşardım ve sonra sana sarılırdım. Hem de kocaman. En büyüğünden.
Seninle en yakın zamanda karşılaşırız umarım, çünkü senden uzak kalmak istemiyorum. Nasıl olduğunu birebir kendi gözlerimle görmek istiyorum.
İyi geceler gün ışığım. Geç oldu. Uyuman lazım yoksa dinlenemezsin. Gözlerin şişti eminim benimki gibi, uyu ve o bakmaya doyamadığım, kalbimle kalbin arasına köprü kuran güzel gözlerin dinlensin.
İyi geceler ışığım.
Seni seviyorum.
Ve sonsuza kadar seveceğim.※
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore
Fanfiction"beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? biliyorum, ondan sonra yine yalnız olacağım. ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur." ⇁...