Saçlarıma pek özen göstermediğim için kendimi biraz pişman hissediyordum çünkü Maya'nın güzelliğinin yanında zaten hep sönüktüm, resmen kendi kuyumu kazmıştım. Bu kadar güzel olacağını düşünmemiştim, ya da sadece güzeldi.
"Nasıl olmuş?" Kurs vereceğimiz minik dükkana girdiğimde Mark perdeleri açıyordu. "Evet, gerçekten güzel." Gülümseyerek omzuma vurmuştu. "Seninki kaçta gelecek?"
"Gelir birazdan." Başını sallayıp gitarların yanına çökmüştü. Aldığımız eşyalar geçen hafta gelmişti ama ben o sıralar annemle kavga etmekle meşgul olduğum için Mark halletmişti. "Uzun zamandır böyle bir şey yapmıyordum." Ben de başımı salladım. "Evet, değişiklik oldu ikimiz için de."
"Jeno." Mark'a baktığımda kapıyı işaret ediyordu. Anlaşılan Maya gelmişti, bana bakıp sırıtırken göz devirdim. "Dur-" Sözünü bir anda kesip ayaklanırken meraklanıp kapıya döndüm. Ne?
Arin saçlarını kestirmişti birazcık(?) yani uçlarından kısaltmıştı da denebilirdi ve... Saçları mavi renkti. Aralarındaki pırıltılar pek belli olmuyordu. Şaşkınlıktan bir şey diyemezken yutkundum. Ben o pırıltıları çok seviyordum ama şu an onları görebilmem için bayağı bir uğraşmam gerekiyordu. "Günaydın."
Maya yanıma gelirken nefesimi tuttum. Hayır, o lanet derecede güzeldi ve yeni saçları ona çok farklı bir hava katmıştı. Daha da aşık olmuştum ona, her seferinde bunu nasıl başarıyordu?
"Merhaba." Benim yerime Mark selam verdiğinde üzerimden şoku atmaya çalışıyordum. Kuzenim yanıma gelip elini omuzuma koyduğunda yutkundum. Şu an cidden zaman durmuş gibiydi, görebildiğim tek şey bir adım ötemdeki renkli saçlarıydı.
"Beğenmedin mi?" Maya bana bakarken hızla başımı salladım. "Hayır, çok güzel olmuş." Diyebildiğim tek şey buydu, o da gülümsemişti. "Beğenmene sevindim." Mark bize el sallayıp giderken bana göz kırpıp kapıdan çıkmıştı.
"Ee, şey, hadi oturalım." Arin ayakta olduğumuzu bana belirtirken yutkundum. "Ah, evet." İkimiz de otururken ellerimi birbirine sürttüm. "Saçların..." Gülümseyip çantasını sol tarafına koymuştu. "Saçım hep siyahtı, ben de değişiklik yapayım dedim."
Saçım hep siyahtı, ruhum gibi.
Belki de iyi gelmeye başlıyordum ona, kim bilir? Ama şu an böyle devam edersem her şeyi batıracaktım.
"Gitarın bölümlerini biliyor musun?" diye konuya girdim daha fazla beklemeden. Beklersem saatlerce onu izlerdim. Hızla başını sallayıp konuştu. "Birkaç video izlemiştim." Gülümsedim, sol köşede duran gitarı kucağıma aldım. "Gitarın altı teli vardır, ama diğer tellerle kombine ettiğinde farklı ritimler çıkar ortaya."
"Hayatımız gibi." Kısık sesle söylediği şeyle başımı çevirdim. "Hayatımız gibi. Altı şansın vardır ama onları öyle kullanırsın ki altmış şans olarak geri döner onlar sana." Başımı salladım. "Aynen öyle." İç çektim, o karşımdayken nasıl odaklanacağımı düşünüyordum kara kara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore
Fanfiction"beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? biliyorum, ondan sonra yine yalnız olacağım. ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur." ⇁...