"Bunun için çok pişmanım." Güldüm, gerçekten şaka olmalıydı tüm bunlar. "Başka yalanın var mı?" Gözlerimi açarken yutkundum. "Jeno."
"Bak," dedim dudaklarımı ıslatarak. "Kendince haklı olabilirsin ama olaylara benim açımdan bakarsan zaten suçlu olduğunu kavraman zor olmaz diye düşünüyorum." İç çektiğinde sıkıntılı olduğunu belirten yüzüne baktım. 45 sene. 45 senenin bir senesini bile bana ayırmamıştı, şimdi ben nasıl olur da ona hayatımın bir köşesinde yer açabilirdim?
"Beni affetmesen de benden uzak durma. En azından haftada bir gün." Bu sefer ben ellerimi saçlarımdan geçirirken iç çektim. "Ben-"
Kelimelerim gördüğü bedenle boğazıma dizilirken yutkundum. Anlamış olmalıydı ki yanımıza gelmemişti, onun yerine bana gülümseyip olduğu yerde dururken eline telefonunu almıştı.
Telefonum titreştiğinde açıp bakacaktım ki karşımdaki beden konuşmayı sürdürmüştü. "Jeno,"
Elimi cebime atıp telefonumu çıkardığımda mesajı görmüştüm.
gün ışığım:
seni arka sokaktaki parkın orada bekliyorum
geç gelmen sorun değilİç çektim, sinirim yatışırken başımı salladım. "Tamam. Bu akşam bize gelirsin. O zaman konuşuruz." Şaşkınlıktan olsa gerek, ağzı açılırken yanından uzaklaştım. Onunla şu an konuşamazdım, konuşmak istemiyordum. Maya'nın yanına gitmek ve ona sıkıca sarılmak, babama olan öfkemi anlatmak ve rahatlamak istiyordum.
Arka sokağa doğru ilerlerken iç çektim, hiçbir şey bu kadar kolay olmamalıydı, özellikle de bunca yıldan sonra. Özellikle de yeni başlangıçlar yapıldığında.
Parkı gördüğümde ilerledim, Maya banka oturmuş parktaki çocukları izliyordu. Yanına oturduğumda bana bakmış, ardından kaşlarını çatmıştı. "Acele etmene gerek yoktu."
"Zaten kaçmak için bir şey arıyordum." Güldüğünde yanına biraz daha yaklaştım, hızla ona sarılırken şaşkınlığını belli etmişti. Bedeni kollarım arasında kalıyordu ve çenemi omzuna yaslamıştım. Farkında olmadan çok sıkı sarılmış da olabilirdim ama umrumda değildi. Sadece böyle kalmak istiyordum. "Seni çok özledim."
"Abartma Lee, sadece 56 saat." O da kollarını bana sararken başımı çevirip başını öptüm. "Çilek kokuyor." Gülüp başını kaldırmış, bana bakmıştı. "Çünkü çilekli şampuan." Tekrar başını öptüğümde kıkırdamıştı. "Peki sen?"
Dediğine anlam veremediğimde doğrulup başını saçlarıma gömmüştü. "Karanfil." Başımı salladığımda o da benim yaptığım gibi başımı öpmüştü. "Bak sana ne getirdim." Kalbimdeki o kocaman okyanus çağlarken ve minik kuşlar ötüşürken bunu yapmasının ne kadar iyi hissettirdiğini fark ettim. Bunu sürekli yaparsa kalbime bir şey olabilirdi, zaten yanımda olması kocaman bir sıkıntıydı.
Yerine oturup sol taraftaki kahveyi bana uzattığında uzanıp aldım. "Sen?"
"Ben de sütlü aldım. Sen de sade içiyorsun." Doğru bilmiş olmasına sevinirken başımı salladım. "Evet." İkimiz de arkamıza yaslanırken sağ elindeki kağıdı bana uzatmış, ardından meraklı gözlerini bana dikmişti. "Bu ne?"
Kahvemi yanıma koyup katlı kağıdı açarken kaşlarımı çattım. Not falan mıydı ki?
Yine kağıdın sol tarafında gördüğüm logoyla aklımdan yüzlerce şey geçerken kağıdı okudum. Sessizdim, içimden okumuştum. Maya öğretmenlik için bir anaokuluna başvurmuştu ve kabul edilmişti, üstelik yüzündeki gülümseme bunun için ne kadar heyecanlı olduğunu belirtiyordu. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım ama o dudaklarını sıkıca birbirine bastırmıştı.
"Teşekkür ederim." Sözüm yarıda kalırken yutkundum, gözlerim ıslanmaya başladığında uzanmıştı yüzüme. Birkaç hafta önceki gibi, benim onu öptüğüm yerden o da beni öperken (orası gözlerimin yanı oluyordu) gülümsemesi yüzünden silinmiyordu. "Ağlama."
"Ama-"
"Ne ama? Bana iyi geliyorsun demiştim. Sayende yaşayacak bir sebebim var, çocuklara destek olacağım ve onları seninle tanıştıracağım." Başımı sallarken gözümden birkaç damla yaş düşmüştü. "Jeno..." Titreyen gözbebekleri ile bana bakarken elimi yanağına koydum. "Ne kadar mutlu oldum biliyor musun?"
"Beni sevdiğin kadar mı?" Güldüğünde ben de güldüm. "Evet. O kadar."
Yüzüne gelen tutamları geri çekerken dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. "Sana sahip olduğum için çok şanslıyım."
"Lee," Dediğimin aksine bana seslendiğinde dolu gözlerimi yüzünde dolaştırıp tekrar kürelerinde durdurdum. "Efendim?"
"Sana söz veriyorum, seni asla bırakmayacağım. Yarın da, yaşlanınca da, her zaman yanında olacağım. Sonsuza kadar." Titrek bir nefes verdiğimde hala bana bakıyordu. "Babanla barıştınız mı?"
"Şu an seninle çok mutluyum, neden onu konuşalım ki?" Birkaç saniye durup başını sallamıştı.
"Çok mutluyum." Dediğim şeyden sonra ben saçlarıyla oynarken diyeceği şeyi bekledim. "Tanrı gerçekten mutlu olmamı istiyor." Gülümsediğimde derin bir nefes almak için başımı göğe kaldırdım ama elimde hissettiğim soğuklukla bakışlarımı aşağı indirdim.
"Bu-" Maya'nın elinde tuttuğu metalle oraya bakarken yüzüğü önümde tutmuştu.
Yüzük siyahtı, dışında sadece sade bir gül motifi vardı ve içinde ise Artemis&Orion yazıyordu.
Şaşkınlığım yüzünden bir şey diyemezken devam etmişti. "Bende de var aynısından." Derin bir nefes alarak sol elimi tutmuştu. Yüzüğü işaret parmağıma geçirirken nefesimi tutmuştum. Tamamen hayal olmalıydı her şey, bana baktığında yanağıma uzanmıştı. "Teşekkür ederim." İkinci teşekkürünü ettiğinde kollarımı sırtına sardım.
"Asıl ben teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore
Fanfiction"beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? biliyorum, ondan sonra yine yalnız olacağım. ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur." ⇁...