14: güzel anılardan birkaçı

44 9 0
                                    

"Gerçekten mi?" Hyuck meraklı sesiyle sorarken elimdeki simidi dişleyip başımı salladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Gerçekten mi?" Hyuck meraklı sesiyle sorarken elimdeki simidi dişleyip başımı salladım. "Evet, sonra da gitti zaten." Arkadaşım elindeki meyve suyunu hüpleterek bitirirken iç çektim. "Maya," dedim karşımızdaki duvara bakarak. "Ona nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum."

Donghyuck yeni boyattığı kahve saçlarını başını sağa sola sallayarak dağıtırken elini uzatıp simidimin altından koparmıştı. "Eğer senin yanında mutluysa zaten sana yakın davranır ve mutlu olduğunu hissedersin sen de."

"Evet, benim yanımdayken mutlu olduğunu hissediyorum ama yakınımda olsa bile o kadar da uzakmışız gibi hissediyorum." İç çekerek geriye yaslanmıştı. "İşin zor Jeno. Kız Pandora'nın Kutusu gibi." Başımı salladım, aynı anda devam etmişti. "Sizin kurs ne oldu?"

"Eğer Mark kendini toplayıp da gelirse yarın başlayacağız. Sabah ben öğleden sonra o." 

"Maya senden mi kurs alacaktı?"

Bu sefer ben gülümsemeye başlarken başını salladım. "Evet." Bu sefer omuzuma vurduğunda sağ tarafa doğru giderken gülmüştü. "Yine şanslısın."

İkimiz de kaldırım kenarındaki sözde kahvaltımızı bitirip ayağa kalktık ve dükkana girdik. Hyuck bıraksanız pijamayla gelirdi bugün, ona adam akıllı bir şeyler giydirmeyi başarmıştım. Buz mavisi bir kot pantolon ile siyah bir deri ceket giymişti, havalar ısınmaya başladığından tişört giymişti. Ben de farksız değildim ondan, sadece siyah giyinmeyi tercih etmiştim.

Ben gitarların olduğu yere geçerken Donghyuck da koltuklardan birine oturmuştu. "Chenle arıyor." dedi telefonunu çıkarırken. Birkaç saniyelik konuşmadan sonra bana dönmüştü. "Öğlen pizzaya gidelim mi diyor." Başımı salladım. "Müsaitlerse gidelim." dedim onu izlerken.

"Diğerlerine sormuş zaten." Sol kolumu önümde sallayarak saatimin düzelmesini sağlarken konuştum. "Bir saatimiz falan var. Keşke simit yemeseydik." Omuz silkip bacak bacak üstüne atmıştı. "En azından midem boş değil."

Göz devirirken kucağıma aldığım gitarın tellerine dokundum.

Sometimes I ignore you,
So I feel in control
Cause really, I adore you
And I can't leave you alone

Fed up with the fantasies
that cover what is wrong
Come on, baby, let's just get
drunk, forget we don't get on

"Sesin güzelmiş." Donghyuck'un boş muhabbetine tekrardan göz devirirken devam etmişti. "Bu sözler bana Maya'yı hatırlattı. Sizi." Yutkunup Maya'nın gözlerimin önündeki siluetinin gitmesi için başımı sağa sola salladım. Biz.

You're like my dad, you'd get on well
I send my best, regards from hell
It almost feels like a joke
to play out a part

When you are not the starring role in someone else's heart
You know I'd rather walk
alone, than play a supporting role
If I can't get the starring role

salvatoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin