Maya hiçbir şekilde aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermiyordu, evine gitmek istesem de Mark bunun saçma olduğunu söyleyip duruyordu. Ne olmuştu bir fikrim yoktu.
"Sakin ol Jeno. Seninle alakalı değildir belki de. Niye hep karamsarsın sen?" Omuz silkip bu akşam bilmem kaçıncı kez üzerinde tur attığım halıya ayaklarımı sürttüm. "Ya ona bir şey olduysa?" Kuzenim avucunu yüzüne vururken iç çekmişti. "Saçmalama."
"Kesin başına bir şey geldi, yani neden durup dururken uzaklaşsın ki bir anda?"
"Jeno." Mark uzun bacaklarını yatağıma uzatmıştı, dizlerini kendine çekerken bana bakmıştı. "Biraz bekle, belki gerçekten meşguldür, belki telefonu kırılmıştır, belki-"
"Belki diyip durma bana. Sürekli onun yanında olmalıyım ama şu an oturmuş teori üretiyoruz. Saçmalığa bak." Kuzenim son raddeye gelmiş olacak ki ayağa kalkıp kitaplığıma ilerlemişti. "Okuyacak kitap önersene bana. İçimi şişirdin."
Ona bakmadan konuşurken iç çektim. "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu oku. Sabaha bitirirsin."
"Aynen, biter gibi gözüküyor." Mark kitabı alıp tekrar yatağıma kurulacakken onu durdurdum. "Hastaneye mi gitsem?"
"Ne?" Omuzuna vurup yine eski yerime geçerken konuştum. "Duydun işte. Hastaneye gideceğim. Hem peşinden gittiğimizde de hastanedeydi." Mark başını kaşırken bana bakmıştı. "Ya bir şey bulamazsan?" Reddettim, aynı anda camdan gözüken aya baktım. "En azından hastanede değilse içim rahat eder. Evde olma ihtimali artar." Başını sallayıp saatine bakmıştı.
"Git Jeno. Ama bir saat sonra gel. Saat tam altıda burada ol yoksa seni halama söylerim. Ben söylemesem de o fark eder." Ben ona göz devirirken kapının arkasından montumu aldım. "Peki, peki. Uzun sürmez."
Hangi hastane olduğunu hatırlamaya çalışırken iç çektim, onu bulmak istiyordum. Eğer başına en ufak bir şey geldiyse kendime verdiğim sözü tutamadığım için kendimi asla affetmezdim.
Hangi hastane olduğunu hatırlamamla Arin için ikinci kez sokakta koşmaya başladım. Üçüncü kez olur muydu bilmiyordum, nasılsa her şey 3'tü.
Boş sokaklardan geçtim, ay üzerimdeyken koşmaya devam ettim. Nefesim tıkandı, boğazım kurudu ama koştum. Karanlık ve sessiz sokaklardan sonra devasa ve parlak binayla ellerimi dizlerime koydum. Bu son şansımdı, yoksa evine gitmekten başka şansım yoktu.
Büyük binaya ilerlerken elimi mideme koydum, yanmaya başlamıştı midem. Ama umursamadım, daha önemli bir şey vardı benim için şu an.
Otomatik kapı açılırken danışmaya ilerledim. "Merhaba." Kadın bana selam verdiğinde yutkundum. "Maya-"
"Şu mavi saçlı kız mı?" Kadın heyecanla sorduğunda başımı salladım. "Evet, o." Bana bakıp kaşlarını çatmıştı. İç çektim, yalan söylemekten başka şansım yoktu anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore
Fanfiction"beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? biliyorum, ondan sonra yine yalnız olacağım. ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur." ⇁...