Keyifli okumalar ☺️❣️
Sabah namazından sonra uyumayan Zeynep, odasında ki perdeleri açarak gün ışığının odasına girmesine izin verdi.
Yarın Bursa'ya gideceklerdi...
Gideceklerdi çünkü anne ve babası da Zeynep'in bahanesiyle annelerini ziyaret edeceklerdi. O yüzden yarın hep beraber kendi arabalarıyla yola çıkacaklardı. Ve Zeynep kendi odasında belki de son kez kara kaplı defterini açarak, eline kalemini aldı. Son kezdi çünkü, defterinde son bir yaprak kalmıştı.
Çalışma masasına oturup, defterini önüne alarak yazmaya başladı.
'Bu hayatta tamamlanmış hissetmek için neye ihtiyacım olduğunu gerçek anlamda keşfetmem lazım. Kim bilir belki de bu fırsat şuan elime geçmiş ve ben o yüzden Bursa'ya gidiyordum.. Gidince anlayacağım, eksik parçam gerçekten Yusuf muydu yoksa başka bir şey mi benim aradığım ? Bilmem gerek ! Yoksa yapboz parçası gibi aradığımın neye benzediğini bilemezsem, nasıl bulup da tamamlanmış gibi hissedecektim ?' Diyerek bitirdi.
Zeynep'in bu yazdıkları,
Sonbahar ayının sararmış yaprağı gibi..Ağaca veda ederek düşmesi gibi..
Usul usul hava da uçup, bir anda yere çakılması gibi Zor ve Acı vericiydi…Defterini kapatıp eline alarak yerinden kalktı. Odasında ki kitaplığının karşısına geçerek gözlerini dolu olan raflarda bir süre gezdirdi. İçinde bütün duygularını barındıran bu defteri koyacak en uygun yeri ararken gözleri, daha fazla düşünmek istemedi. Kara kaplı defterine son kez bakıp, en başta ki rafın ilk sırasına tozlanmak üzere bıraktı.
Bursa'ya gitmeden önce son kez yapması gereken birşey daha vardı. O yüzden daha fazla vakit kaybetmeden hızla hazırlanıp evden sessizce çıktı.
Bahçede, her zamanki yerinde onu bekleyen bisikletine binerek, Mevlana şehrinin sokaklarına doğru sürdü. Niyeti son kez Buğday tanelerinin arasında gezmekti...
Bu sefer tarlanın ekin olmayan uçsuz bucaksız toprağında, bisikletinin rüzgarını hissederek sürerken onu gören göçebe kuşlar bir bir uçtu…
Aynı Zeynep'in de buradan uçacağı gibi…
Güneş tam tepeye çıkıp, bütün tarlayı altın rengine boyayana kadar bu anın tadını çıkaran Zeynep'in artık eve dönme vakti gelmişti.
Bisikletiyle bu sefer tam tersi yöne doğru sürerek eve ulaştığında, Tuğba tam da bahçe kapısında onun gelmesini bekliyordu. Bisikletinden inip onu ağaca doğru yaslayarak, ağlamamak için zor duran dostuna hiç birşey söylemeden koşup sarıldı.
Tuğba da aynı şekilde sım sıkı sarılarak Zeynep'e karşılık verirken, her iki kızda çoktan ağlamaya başlamıştı.
"Bana bak, orada sakın yakın bir dost edineyim deme ! Valla kafanı kırarım.."
Tuğba'nın tehdidiyle duygusal ortamın havası bir an da dağıldığında, Zeynep bundan memnun olmuşçasına gülümseyerek geri çekildi.
"Saçmalama yapmam tabi ki. Hem yapsam da sen karabasan gibi rüyalarıma girer yine beni tehdit edersin. "
"Hah şunu bileydin"
Her ikisi de gülerek bu sefer gözyaşlarını silerken, Tuğba diğer elinde tuttuğu hediye paketini ona doğru uzattı.
"Bu senin."
Zeynep şaşkınca "bu ne ?" Diyerek, baktığında Tuğba içten bir şekilde gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan
Romance🌾Tamamlandı Bir insan bu dünyaya sadece kendisi ve çevresiyle imtihan olmak için değil, aynı zamanda onu tamamlayıp ona ayna olacak Ruhu bulmak için de gelmişti. Ve zorluklarla harmanlanıp kavuşan ruhlar, birbirini görünce tanırdı. Kimileri hemen...