Merhaba kuzularım ☺️ biliyorum bölümü çok geciktirdim maalesef ki bu hafta benim için fazlasıyla yoğundu. O yüzden şimdilik yazabildiğim kadarıyla kısa bir bölüm atıyorum ama merak etmeyin hem bundan sonra ki haftalar düzenli bir şekilde bölümler gelecek, hem de herşey biraz daha rayına oturmuş olacak 🙈
Keyifli Okumalar Dilerim ❣️***
Hayatın Zamanlamasına güvenip, vazgeçmezsen eğer, senin de hikayenin sonu elbet mutlu biter…
Bunlar Zeynep'in yeni defterine yazdığı ilk sözler olurken, yeni başlangıç için verilen bu deftere anca bu sözler yakışırdı.
Çünkü biliyordu ki bu hayatta iyisiyle, kötüsüyle herşeyin bir zamanı vardı. Ve o zaman gelene kadar Zeynep de sadece duâ edip, sabredecekti...
Bugün anneannesiyle devam edeceği yeni sayfasında üçüncü günleriydi. Sabah namazını yan yana kılmanın huzuruyla ikisi de aynı anda ellerini açarak sessizce duâlarını etti.
Biri zamanın hızıyla yarışırken, diğeri zamanın akışına bırakmıştı kendini...
Hafize hanım zamansız bir şekilde genç yaşında rahmetli eşini kaybedip dul kaldığında, geride kalan üç öksüz evladıyla birlikte tek başına kalmıştı.
Adeta bir Çınar ağacı gibi kökleri yere sağlam basan, taşı sıksa suyunu çıkaran, çalışkan ve dirayetli bir kadın olarak evlatları ile yaşamaya devam ederken, bu sefer de araya su misali akan zaman girdi..Evlatları bir fidan misali büyüyüp serpilirken, ilk iki kızını birer birer evlendirdi. Büyük kızı Fatma'yı Konya'ya gelin verirken, diğer kızı Neriman'ı ise Rize'ye gelin gönderdi. Evin en küçüğü olan oğlu Enver ise evlenmek yerine okumayı tercih etti ve annesinin yanında okulunu bitirip polis memuru oldu. Ama zamanla mesleğinin getirdiği sorumluluklar yüzünden iki sene önce Adana'ya tayini çıktı. Bu durum karşısında, Enver'in gönlü annesini tek bırakmaya razı gelmedi. Ablalarıyla birlikte her ne kadar yaşlı kadını ikna etmeye çalışsa da, Hafize hanım evini barkını öylece ardında bırakamadı..
Evlatlarının ikna etme çabalarına karşı kararından vazgeçmedi. "Merak etmeyin, ben başımın çaresine bakarım" diyerek, bu duruma karşı çıkan çocuklarını sonunda el mecbur ikna etti.
Hem o yalnız değildi ki, onu her zaman gözetleyen bir Rabbi, onun neşesine neşe katan çiçekleri ve her gün yanına gelen kedisi İsmail'i vardı..
Ve şimdi de gününe renk katan, yoluna yoldaş olan torunu Zeynep gelmişti..Eskilerin çok güzel bir sözü vardı; 'Evlat ceviz ise Torun da onlar için ceviz içidir' diye..
Zeynep anneannesine şifa olurken, Hafize hanım ise torununa merhem oluyordu...
Zeynep'in anne ve babası iki günün ardından Konya'ya giderken, genç kız anneannesiyle baş başa kalmıştı. Bir hafta sonra okuluna gidecek yeni bir deneyim kazanacaktı. Biraz stresli biraz da heyecanlı bir şekilde günlerin geçmesini bekledi.
Ve bu vakitlerin en kıymetli saatleri anneannesiyle geçirdiği keyifli sohbetlerdi. En çok da onun söyleyemediklerini Hafize hanım'ın gözlerinin içine bakarak dillendiriliyor olması, Zeynep'in ruhunu rahatlatıyor, sanki üzerinde ki yükleri bir bir kaldırıyordu…
Havalar yazın son demlerini yaşarken, sonbahara sayılı günler kalmıştı.Hafize hanım bahçeye çıkmış, küçük taburesine oturarak saksısına sığmayan çiçeklerini, daha büyük olan saksılara özenle yerleştiriyordu. O sırada mutfağı temizleyen Zeynep tebessüm ederek anneannesinin yanına doğru yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan
Romansa🌾Tamamlandı Bir insan bu dünyaya sadece kendisi ve çevresiyle imtihan olmak için değil, aynı zamanda onu tamamlayıp ona ayna olacak Ruhu bulmak için de gelmişti. Ve zorluklarla harmanlanıp kavuşan ruhlar, birbirini görünce tanırdı. Kimileri hemen...