🌾 Tanıtım

2.5K 181 128
                                    

Zeynep okulun bahçesindeki çınar ağacının ardına saklanarak, her zamanki gibi yerini almış ve yine uzaktan uzağa sevdiği çocuğu izlemeye başlamıştı.

İleride ki bankta oturan gençler koyu bir sohbete dalmış iken, Yusuf yanında oturan arkadaşının esprisine karşı içten bir şekilde gülümsedi. İşte tam da o an da Zeynep, Yusuf'a bakan bakışlarını çekti usulca ve arkasını döndü yavaşça. 

Kafasını büyük çınar ağacın dallarını görecek şekilde kaldırdı havaya. Saklandığı çınar ağacına biraz daha yaslandı. Bir yerden güç alması gerekiyordu, o da güçlü ağacın güçlü gövdesinden medet umdu…

Zordu bu şekilde saklanarak sevmek. Yusuf'un sert mizacı kimseye gülmezken, sol yanağında ki her kızı hayran bırakan o gamzesini en yakınlarına göstermesi, genç kızın yanan yüreğine kömür atmasından başka bir işe yaramıyordu.

Sevilmediğinde daha çok seviyor.
Kavuşamadığında daha çok bağlanıyorsun. Görülmediğinde ise daha çok dikkat çekmek istiyor, seni artık görsün istiyorsun.. Ama o cesareti bulup ortaya çıkmaya da, bir o kadar korkuyorsun...

Platonikti Zeynep'in Aşkı. Bu sene ile birlikte altıncı senesiydi 'Aşk-ı İmtihanı.'

Bu aşkı bir en yakın dostu Tuğba, bir de onu her gördüğünde deli gibi atan kalbi dışında kimse bilmezdi..
Tuğba, dostunun bu aşkına saygı duyardı duymasına ama bu şekilde de kendisini geri planda tutup, saklanarak Yusuf'u gizlice izlemesine de bir o kadar kızardı. 

Tuğba daha önce bu kadar saf ve temiz seven birini hiç görmemişti. Onun için bu işlerin ya oluru olacaktı, ya da hiç olmayacaktı.. Bu kadar sene acı çekmek ona mantıksız geliyordu. Belki de o yüzden anlamıyordu dostunun bu aşkını. Çünkü Tuğba'ya göre aşk, anca eski Türk filmlerinden oluşan bir senaryoydu.

Ama bir keresinde Zeynep ile buğday tanelerinin arasında uzanırken, dayanamamış ve dostuna karşı;  

"Nasıl bu kadar Aşık olabildin?" Diye dalga geçercesine sormuştu.

Yattığı buğday tanelerinin arasında bulutları şekillendiren Zeynep ise arkadaşının bu sorusu ile tebessüm ederek bir süre sessizce düşündü ve ardından aynı tebessüm ile bakışlarını gökyüzünden çekip, arkadaşına doğru çevirdi.

"İnan bende bilmiyorum. Tek bildiğim şey, gülümsedi ve başladı her şey" diyerek, en saf haliyle sorusuna cevap vermiş ve derince bir iç çekip, bakışlarını tekrar gökyüzüne çevirmişti..

Tuğba öyle net, öyle güzel bir cevap almıştı ki, aşkın ne denli yara olduğunu o an fark etti..

Ve o andan sonra Zeynep ile bu konu hakkında ne bir daha dalga geçti, ne de bu sevdadan vazgeç demeye yüreği izin verdi...


Ruh-u RevanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin