11- Tehditler ve Kan

322 6 0
                                    

Bölüm şarkısı: Pus - Sufle🎵

Eda'dan

''Çağlar.. çok teşekkür ederim.'' dedim gözlerinin içine bakarak.

''Önemli değil. Takayım mı boynuna?''

''Olur.'' dedim ve kolyeyi ona uzattım.

Saçlarımı toplayıp arkamı döndüm. Kolyeyi takarken elleri boynuma değdi. Uzan zaman sonra bana ilk defa dokunmuştu.. ve.. bu çok güzeldi.

Ama sonrasında Seren'in burada olduğunu hatırladım.. yaptığımız yanlıştı.

Kolyeyi takar takmaz kendimi çektim. Ceren, Cengiz ve Çağlar şaşırmıştı.

''Tamam. Hediyeleşme bittiğine göre gidebiliriz.'' dedim ve telefonumu çantama atıp ayağa kalktım.

''Eda. Gitme hemen.'' dedi Ceren arkamdan gelirken.

Bahane uydurmazsam bırakmayacaktı. ''Evde işim var.'' dedim.

''Sonra yaparsın.''

''Olmaz.'' dedikten sonra biraz sustu ama en sonunda kabul etti.

''Sonra görüşürüz.'' dedim ve hızlıca çıktım.

~~~

Eve gelmiştim. Koltukta yayılmış, televizyon izlerken telefon çaldı. Arayan Berat'tı. Açtım.

"Aşkım nasılsın?" dedi.

Şaşkınlıkla telefonu kulağımdan çekip arkasını çevirdim. Telefon benim değildi. Yüksek ihtimalle Seren'indi. Ama Seren'in Çağlar'a böyle bir şey yapmış olabileceğini düşünmek istemiyordum.

"Berat!" dedim şaşkınlıkla.

"E-eda. Bu telefon niye sende!"

"Siz.. siz Seren'le..?"

"Hayır, y-yok öyle bir şey."

"Aşkımlar, canımlar, cicimler..?"

"Eda! Bunu kimseye söyleme! Özellikle Çağlar'a! Sakın!"

Derin bir nefes aldım. "Olmaz Berat. Çağlar'ın bunu öğrenmesi lazım. İyiliği için..."

"Eda!" derken telefonu kapattım. Seren'in telefonu bende olduğuna göre, benim telefonum da ondaydı... ben neyin içine düşmüştüm yine! Neden bütün aksilikler, bütün belalar beni bulurdu ki?!

Biraz düşündükten sonra bunu Çağlar'a anlatmam gerektiğini düşündüm. Üstüme hızlıca bir şeyler geçirip evden çıktım. Arabaya doğru yürürken biri arkamdan yaklaştı ve ağzımı kapattı.

Bağırıyordum ama duyulmuyordu. Bir süre sonra gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı.

~~~

Gözlerimi açtığımda karanlık bir odada, koltuğun üstünde yatıyordum. Etrafa baktım. Kapı vardı. Hemen ayağa kalkıp kapıya doğru koştum ama kilitliydi. Sonra arkamdan adım sesleri gelmeye başladı.

"Seren!" dedim karanlığa.

"Eda'cığımız uyanmış." dedi ve çakmakla mumu yaktı.

"Niye getirdin beni buraya?!"

"Neden acaba." dedi sinsice gülerek.

"Boşuna uğraşma. Her şeyi biliyorum ve bunu 'canın sevgilinin' de bilmeye hakkı var."

Ani bir hareketle cebinden bıçak çıkardı. Beni duvarla kendisi arasına şıkıştırıp bıçağı karnıma tuttu.

"Herhangi birine en ufak bir kelime edersen.. seni öldürürüm Eda!"

"Çek o bıçağı!"

"Çekmiyorum, korktun mu?" dedi dudağını yalandan bükerek.

"Çek! Yoksa-"

"Yoksa ne?! Sen mi beni öldüreceksin?" dedi ve gülüp ekledi "Elinde hiçbir şey olmadan bıçaklı birini öldüreceksin öyle mi? Hahahha. Sen bu zekayla nasıl tıp kazandın Eda?!" dediğinde hızlıca bıçağı çekip aldım ve onu duvara yasladım.

"Nasılmış? Tıp kazanacak zeka yokmuş değil mi?" dedim bıçağı boynuna tutarak.

"Ta-tamam. Bırak onu yere."

"Korktun sanki Seren?"

"Korkmuyorum." dedi ve yanındaki yarı erimiş mumu alıp bana attı. Gözümün yanına geldi ve yaktı. Elimi acı içinde gözüme götürdüm.

Yere eğildiğini görünce düşen bıçağı almasın diye eğilip bıçağı çekmeye çalışırken bir anda elime sapladı.

"Aaahh!"

"Eda! Kimseye söylemeyeceksin bunu!"

"Yeter. Bırak beni." dedim acı içinde.

"Söz ver!"

Bıçağı kolumdan çektim. Çok fazla kanıyordu. Etraf kan gölü olmuştu...

Çağlar'dan

Seren'i bulamıyordum. Arıyordum ulaşılamıyordu, evine gittim yoktu. Cerenlerin evine gittim.

Ceren telaşla kapıyı açtı. Ağlamaktan gözleri şişmişti.

"Ceren! Seren'i gördün mü?" dedim içeri girerken.

"Sen Eda'yı gördün mü?! Saatlerdir arıyorum ulaşamıyorum! Yine inti- neyse."

"Ne?!"

"Y-yok bir şey."

"Ceren ne dedin?!"

"İntihar diyorum! İntihara kalkıştı yine! Saatlerdir haber alamıyorum! Evine gittim yok, gidebileceği, sevdiği her yere gittim yok!"

"E-eda intihara mı kalkışmıştı?"

"Evet! Düğünden sonra."

Sustum.

"Bir dakika. Sen Seren de mi yok dedin?!" dedi.

"Evet."

"İkisi aynı anda kaybolamaz! Seren Eda'ya bir şey yapıyor olmalı!"

"Saçmalama Ceren!" desem de aslında çok mantıklıydı.

"Evet! Evet senin bu manyak sevgilin Eda'yı zaten sevmemişti!" dedi sinirle.

"Hadi Çağlar! Seren'in yanına gidiyoruz!" dedi kolumdan iterek.

"Nerede olduklarını bilsem ben de gideceğim ama yok! Ulaşamıyorum!"

"Çağlar! Bir şey yap! Seren, Eda'yı öldürür." dedi bana sarılıp ağlarken.

"Hayır. Öyle düşünme. Hem... öyle bir şey olsa bile, ki olmaz, Eda kendini savunabilir. Güven bana."

"Nasıl?! Nasıl savunacak? O karnındaki bebekle mi?! Kendi kendine yetmiyormuş gibi bir de bebek var Çağlar!" dedi gözyaşları hızlanırken.

Tam o sırada kapı çalındı. Aslında çalınmadı. Birisi hafifçe tıklattı.

Ceren hemen kapıya koştu ama onu kolundan tuttum.

"Sen bekle." dedim.

"Olmaz!"

"Ceren! Bekle!" dedim ve kapıya gidip açtım.

Karşımda eli, yüzü kanlı, saçları dağınık Eda vardı...

"Eda?!"

Kahve Damlaları 2| Çağlar SöyüncüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin