19- Bitmeyen Özürler

204 2 1
                                    

Bölüm şarkısı: Geceye Yakışan Kadın- Taha🎵

"Hanımefendi uyanın. Şu an güvendesiniz. Yaşadıklarınız geçti." sesiyle gözlerimi açtım.

Karşımdaki iri yarı üç adamdan ikisi deri ceketli biri ise beyaz tişörtlüydü.

"Ne oldu? Siz kimsiniz? Ölmedim mi ben?" dedim.

"Şöyle açıklayayım, sizi kaçıran kişi Mert Atacan'dı. Ve bu herifin bütün serserlikleri yetmiyormuş gibi bize yüklü miktarda borcu da vardı. Biz ona defalarca söylememize rağmen ödemediği için bugün peşine düştük. Aslında o evde planımız farklıydı ama sizi görünce hızlıca hastaneye getirdik.

"Çok teşekkür ederim ama keşke bıraksaymışsınız, ölseymişim."

"Bu yoğun ölme isteğiniz nereden geliyor?"

"Yaşadıklarımdan."

Tam bir şey söyleyecekti ki yanındaki adam konuştu.

"Ve bir telefon bulduk. Sanırım sizin." dedi bana uzatarak.

"Evet, teşekkür ederim." dedim ve aldım.

"Birine haber vermediniz değil mi?"

''Hayır, istiyorsanız hemen verelim.''

''Yok yok.'' dedim ve nefes aldıktan sonra ekledim ''Ayrıca mafya olmak için fazla naziksiniz.'' dediğimde üçü de güldü.

O sırada içeri doktor girdi ve alışık olduğum birkaç şeyi söyledikten sonra benim için asıl önemli olan 'taburcu olabilirsiniz' kısmını söyledi ve çıktı.

Ayağa kalktım. Üstümde deri bir ceket, altımdaysa siyah pantolonum vardı.

''Ceket sizin galiba.'' dediğimde ''Evet.'' cevabını alınca fermuarını açtım ama içimde bir şey olmadığını fark edip adamla aynı anda aynı ses tonuyla ''woooow.'' dediğimiz için geri kapattım.

''Sorun değil, sizde kalsın.'' dediğinde teşekkür ettim.

Eşyalarımı topladım ve kapıdan çıkarken ''Gideceğiniz yere biz bırakalım isterseniz.'' dediklerindeyse geri çevirdim.

--1 saat sonra--

Eve gelmiştim. Çok yorgundum ama valizimi hazırlamam gerekiyordu. Söylenerek ve kimi zaman gözyaşlarıyla valizimi hazırladım. Toplam üç tane olmuştu. Koskoca evimde toplam üç valizlik eşyam vardı. Cidden bu hayatta çok etkisiz ve gereksiz bir elemandım. Çağlar'ın yazdığı mektuplar en sona kalmıştı. Aralarından birini okumaya başladım.

Sana olan sevgimi anlatmaya hiçbir sözcük yetemez aşkım. Bu öyle kuvvetli bir sevgi ki, her an seni yaşamak, seninle yaşamak istiyorum. Beni yalnızlığımdan sıyırıp mutlu günlere kavuşturan sensin, yaşadığımın farkına vardıran sensin, huzurun diğer adı sensin. Sevgilim, gözlerin kadar parlak olmasalar da seninle yıldızları izlemek, dünyanın en huzurlu şeyi. Çünkü olur da bir yıldız kayarsa dileğim belli: sen...

Seninle ilk tanıştığımız gün için bu on milyonuncu mektubum olabilir ama o kadar mükemmel bir gündü ki geçirdiğimiz her saniye mükemmeldi. O günün öncesinde aşka inanmadan yaşayıp giden bir adamdım.. ama sen geldin ve beni değiştirdin. Aşkı tam dozunda yaşamama sebep oldun - bazı romantikliklerim istisna olabilir tabi- . İyi ki ama iyi ki varsın sevgilim, sensiz bir hayat, maçın 90 dakikası boyunca ayağına top gelmemesinden bile daha sıkıcı inan ki. Seni çok seviyorum. Çok.
27 Ekim

Güldüm ve mektubu diğerleriyle birlikte kutusuna koyup sırt çantama attım.

Yarın sabahın körüne bilet almıştım. O yüzden bugün evi topladıktan sonra erkenden uyuyacaktım. Ki uyku dışında her planına sadık kalan ben yine uyku planına uyamamış ve sabah kalktığımda göz altlarım muhteşem(!) bir şekilde uyanmıştım. Hızlıca üstüme bir eşofman ve sweatshirt giydikten sonra valizleri alıp çıktım.

Havaalanına geldiğimde uçağın iki saatlik rötar yaptığını öğrendiğimde sevinçle karışık hüzün yaşadım. Bekleme salonunda uyuduktan sonra nihayet uçağa binebilmiştim.

Bagajları verip sırt çantamı yanıma aldım. Cam kenarına oturmuştum. Hemen mektupları okumaya başladım. Onları okurken bir anda yanımdaki koltuk sallandı. O tarafa baktığımda gözlerime inanamıyordum. Gerçek olamazdı bu?!

"Çağlar!" dedim şaşkınlıkla.

"Eda." dedi pis pis sırıtarak.

"Bak cidden ne yapmaya çalışıyorsan komik değil. Hiç komik değil!"

"Komiklik için yaptığımı kim söyledi?"

"Niye yapıyorsun o zaman."

"Çünkü annemleri özledim. İstanbul'a gidiyorum. Olamaz mı?"

"Tamam. Peki onları görmeye ekonomi sınıfında mı gidiyorsun Çağlar?!"

"Tasarruf."

"Tabi.. tasarruf." dediğimde gözleri elimdeki mektuplara kaydı.

"Bunlar ne?" dedi almaya çalışarak.

"Sana ne ya? Ver şunu!" dedim elinden çekerken.

Israrla almaya çalışırken "Eğer bir milimetre bile yırtılırsa ben de seni yırtarım Çağlar!" dedim.

"Bi' dakika. Bunlar.. bunlar mektuplar mı? Sakladın mı onları?"

"Hayır. Bırakır mısın özel eşyalarımı?" dedim ve elinden alıp hızlıca çantama koydum.

"Eda seninle konuşmam gereken birkaç şey var." dedi sessizce.

"Bu hikayeleri daha önce de dinledim. Gerek yok." dedim dışarı bakarak.

Çenemden tutup kendine çevirdi.

"Dinle beni."

"Çağlar. Ne söyleyeceğini biliyorum. 'Ben onları söylemedim. Seren abartıyor. Ben seni çok seviyorum.' diyeceksin. Sonra ben seni affedeceğim ve sen tekrar beni hayal kırıklığına uğratacaksın."

"Hayır. Gerçekten. Sadece beş dakika dinler misin?"

"İyi tamam ne var?"

"Biz Seren'le aslında birbirimizi hiç sevmedik. Ben onunla seni kıskandırmak için sevgili olmuştum."

"Yani kullandın mı onu?!" dedim sinirle.

"Hayır. Yani evet ama o da beni kullandı. Ben ilişkimizin başından beri onun Berat'tan hoşlandığını biliyordum."

"Olay iyice Esra Erol'a dönmeye başladı. Tamam. Madem sadece kıskandırmak içindi... o zaman o sözler neydi Çağlar?! Her şeyi anlarım, bana çirkin demeni, iyi ki terk etmişim demeni.. ama bebek..."

"Öyle bir şey söylemedim ben. Seren abartıyor." dediğinde sesimiz biraz yükselmiş olacak ki hostes gelip bizi uyardı.

"Onu iyi ki terk etmişim dedim evet ama çok sinirliydim Eda o yüzden." dedi ve elimi tutup devam etti "Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim."

Elimi çektim. "Tamam. Özür dileme artık. Her şeyi yapıp özür diliyorsun. Ben bıktım. Artık dayanamıyorum. Ben hamileyken ne düşündüğüm hakkında en ufak bir fikrin var mı Çağlar? Yok. O çocuğu nasıl büyütürüm, sana bunu nasıl söylerim... en ufak bir fikrin yok neden çünkü sen yoktun, çünkü sen beni terk etmiştin, çünkü sen 'beni kıskandırmak' için Seren'leydin Çağlar!" dediğimde gözlerim dolmuştu.

"Eda... biliyorum öküzün tekiyim, aptalım, gerizekalıyım, başkasından duyduğum şeylere inanacak kadar salağım ama tek bir şey biliyorum ki seni çok seviyorum ve eski zamanları geri getirmek için elimden ne geliyorsa yapacağım. Ama senden tek bir şey istiyorum. Lütfen bana bir şans daha ver. Yaptığım her şeyi unut ve tertemiz bir sayfa aç. Gerçekten her şeyi telafi edeceğim. Söz veriyorum." dedi sessizce.

Dışarıya baktım. Bulutların üstündeydik. Gözlerimi silip tekrar Çağlar'a baktım.

Bir süre gözlerine baktıktan sonra "Seni seviyorum Çağlar Söyüncü." dedim sessizce.

Kahve Damlaları 2| Çağlar SöyüncüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin