İyi Okumalar...✨
Her sorunun cevabı vardır illaki. Her sorunun cevabı ise hemen verilmezdi. Hayatımın sadece bir gündür bulunan Yiğit, elleri belinde cevap bekliyordu.
"Sadece, alışmışım." Elini uzattı öne doğru, kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu? "Sadece bir günlüğüne alışkanlığını bıraksan olmaz mı?"
Kafamı iki yana salladım, ayağa kalktım. Elini tutmadığım için suratı düşmüş, hemen kendini toplamıştı. Karşı karşıya durduğumuzda gülümsedim hafifçe, gülümsemem ile onunda dudakları kıvrıldı.
"Alışkanlığımı bırakmaya alışırsam ne olur sonra? Rica ediyorum, ben yapamam. Sizin hayatınıza uyum sağlayamam." Kaşları çatıldı tekrardan, bırakıp gitse olmaz mıydı? Elini omzuma attı, beni yatağa doğru yönlendirdi. Karşı çıkmamıştım, çıkmayacaktım. Amacını merak ediyordum.
Karşı karşıya oturduğumuz zaman yüzünü daha yakından inceleme fırsatı bulmuştum. Koyu gözleri, çıkık elmacık kemikleri ile biyolojik babama oldukça benziyordu.
"Meriç'i duyduğunu biliyorum, sana alışmamız zaman alacağı için öyle konuşmuştu." Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. "Gerçekten Yiğit, umrumda değil. En fazla iki ay sonra gideceğim, bu süre zarfında da umarım rahat bırakırsınız beni."
Gözlerimi üzerinde gezdirdim, derin bir nefes alıp devam ettim. "Şimdi iznin olursa uyuyacağım."
✨
Alarmımın çalması ile gözlerimi yeni güne açmıştım. Yabancı bir evde uyandığım ilk sabahtı, yatakta oturur hale geldim. Doğduğumdan beri yakama yapışmış olan yalnızlık, bugün kendini daha çok belli etmişti. Evet, dadımla aram hiçbir zaman iyi değildi.
Her zaman o programlayandı, ben de programlanandım. İlişkimiz bundan ibaretti fakat şimdi o durumumu bile özlüyordum.
Yatağımdan kalktım, odanın içindeki küçük banyoda işlerimi halledip çıktım. Bu oda önceki kıza ait olmalıydı çünkü ihtiyacım olan her şey vardı. Bu benim için iyiydi, bir günden fazla aynı kıyafetle kalamazdım.
Evin içinde hiç ses yoktu, uyanmamışlardı. Saat yedide gün başlardı, neden uyanmamışlardı. Dadımın sesi kulaklarıma dolduğunda yüzüm istemsizce buruşmuştu. "Başarılı olmak istiyorsun erken kalkmalısın, en geç sekizde gününü başlatmalı o yüzden saat yedide uyanmalısın."
Biyolojik ailemin saat yedide hala uyumaya devam etmeleri şaşırtıcıydı benim için. Ben bir kere, saat yediyi beş geçe uyandığımda dadım bana hatırlamak istemediğim bir ceza vermişti.
Siyah, beyaz döşeli mutfağa girdim. Ne yiyeceğimi bilmediğim için sandalyeye oturdum. Aslında bana verilen listeden çıkmamam gerekiyordu lakin liste yanımda değildi. Bugün kesinlikle eski evime gitmeli, tüm ihtiyaçlarımı almalıydım.
Sürgülü kapının açılma sesi ile kafamı çevirdim arkaya doğru. Meriç veya Çağrı olmalıydı gelen, hatırlamıyordum. Gözlerini üzerimde gezdirdi, kaşlarını çattığında derin bir nefes aldım.
"Ne yapıyorsun burada?" Dudaklarımı araladım lakin konuşamadım. Ayağa kalktım, hareketlerimi dikkatlice izledi. "Ben, yani bu saatte kahvaltımı çoktan etmiş olurdum." Gözlerini önce arkama çevirdi, ardından tekrar bana baktı.
"Saat daha sekiz bile olmadı, üstelik haftasonu en geç onda ediliyor kahvaltı." Kaşlarımı çattım, ellerim titremeye başladığında ellerimi arkama sakladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Yıllar (Gerçek Aile)
ChickLitÜzerimi değiştirmiş, aşağı iniyordum. Konuşmanın hemen gerçekleşmesi lazımdı. Saat ilerliyordu ve ben henüz çalışmam gereken dersleri çalışmamıştım. Salona giriş yapacağım sırada kulağıma çalınan sesler, adımlarımı durdurmuştu. "Onu istemiyoruz...