"And maybe we got lost in translation.
Belki de birbirimizi anlarken kaybolduk.
Maybe I asked for too much.
Belki ben çok şey istedim.
But maybe this thing was a masterpiece.
Belki de bu şeyler bir şaheserdi.
Until you tore it all up.
Ama sen onları yok edene kadar."•Çok güzel şarkı. Dayanamadım bir kesit daha paylaşıyorum. Şarkı bu kitabımdaki Bajifuyu için yazılmış gibi•
"And I know it's long gone, and there was nothing else I could do.
Ve şimdi biliyorum her şey çoktan bitti, ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
And I forget about you long enough to forget why I needed to.
Ve sana neden ihtiyacım olduğunu unutacak kadar uzun zaman oldu.
Cause here we are again in the middle of the night.
Çünkü yüne buradayız, gece yarısı.
We're dancing round the kitchen in the refrigerator light.
Buzdolabının ışığında, mutfakta dans ediyoruz.""Chifuyu?"
Nefes nefese kalmış, elleri dizlerinde nefeslenen Baji'ye baktım. Hala her haliyle nefesimi kesiyordu. Eskiden bana heyecan ve mutluluk veren bit histi. Şimdi acıdan başka bir şey değildi halbuki.
"Çok beklettim mi? Üzgünüm. Mesajını yeni gördüm. Ne hakkında konuşmak istiyordun?"
Onu tam üç saat beklemişti. Yine de bir şey demedi. Sadece elini önünde durdukları dönme dolaba doğru uzattı.
"Binelim mi?"
"O-Olur."Chifuyu aynı sakinlikle dönme dolabın sırasına girdi. Baji'nin aksine. Önündeki insanlara baktı. Şansına az sıra vardı. Garipti. Chifuyu şu anda ölüme yürüyordu ama hiçbir şey hissetmiyordu.
"Chifuyu? Beni dinliyor musun?"
Chifuyu kafasını olumlu anlamda salladı. Halbuki ne anlattığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Tıpkı Baji'nin Chifuyu'nun nasıl hissettiğine sair hiçbir fikri olmaması gibi. Chifuyu elini kalbinin olduğu yere doğru götürdü. Canı, çok acıyordu. Gerçekler acıtıyordu. Nefesi kesiliyordu acıdan. Ama o kadar alışmıştı ki ona normal geliyordu artık. Ne zamandan beri bu derecede acı çekmenin gayet normal bir şey olduğunu düşünüyordu? Bilemiyordu Chifuyu. Doğduğundan beri? Dönme dolaba bindiklerinde görevlinin kapıyı kapamasıyla nefesini dışarıya verdi Chifuyu. Konuşmaya başlamalıydı. Chifuyu'nun dile dökemeyeceği kadar canı acıyordu. Bu yüzden sadece yüzeysel olarak bahsetmeyi deneyecekti. Sonuçta Baji'nin o kadarından bile haberi yoktu ve onun gibi 'normal bir insan' -normal insan neyse artık- için o kadarı kendisini suçlamaya yeterdi.
"Baji. Senden nefret ediyorum."
Bir anda ortaya bombayı bıraktı Chifuyu. Ortam derin bir sessizliğe döndü. Ama bununla durmadı Chifuyu. Yukarı çıkana kadar yaklaşık 5 dakikaları vardı ve ne söyleyecekse biraz hızlı olmalıydı.
"Senden nefret ediyorum. Tüm kalbimle. Seni seviyorum. Tüm kalbimle. Seninle bir daha konuşmayacağım hayır. Nefretim sevgime ağır basıyor çünkü."
Nefes alıp verme ihtiyacıyla duydu Chifuyu.
"Çünkü sen pisliğin tekisin. Ben hep sen ne istiyorsan ona göre hareket ettim çünkü seni mutlu etmek istiyordum. Fakat sen hiç benim mutluluğumu bırak beni bile düşünmedin. Ben senin mutluluğun için kendimi yırtarken sen bu hislerle dalga geçtin, aldattın. Sen beni, benim seni sevdiğim gibi sevmedin. Gerçi illa benim kadar sevmek zorunda değildin. En küçük ilgi kırıntısına bile okeydim ben. Fakat sen bana onu bile çok gördün."
Chifuyu'nun her bir kelimesi hecesi hecesine bir bıçak gibiydi. Baji'yi delip geçiyordu. Chifuyu acı acı güldü ve "dünyama hoş geldin Baji" diye düşündü.
"Keşke... keşke beni en azından intihar etmeye çalıştığımı bilecek kadar sevseydin. Keşke bir kez dönüp bana baksaydın. Keşke seni 'sorun yok' diye geçiştirdiğim zamanlar bir kez olsun ne olduğunu öğrenmeye çalışsaydın. Keşke annemin beni bir insan olarak değil de bir 'yük' olarak gördüğünü bilecek kadar tanısaydın. Keşke..."
Konuşmayı kesti ve dışarı baktı Chifuyu. Neredeyse yukarıya çıkmışlardı. Çok az kalmıştı. Chifuyu derin bir nefes aldı ve verirken ağlayan Baji'ye döndü. Mahvolmuştu. Chifuyu kadar olmasa da.
"Ama bunların hiçbir önemi yok artık. Keşke ve keşke. Senin aksine iyi ki diye düşündüğüm hiçbir anım yok biliyor musun Baji? Sen beni aldatmadan önce vardı. İlk kez mutluluğu tatmıştım. Fakat bunların hepsinin bir oyun olduğunu öğrendim. Senin tüm bencilliğine rağmen onu bile sevecek kadar sana aşıktım. Yani senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu. Oyun olduğunu öğrenene kadar. Şimdi geri dönüp bakıyorum. Hayat diyemeyeceğim zaman israfı 18 yılıma. İyi ki dediğim, kendimi bir yük değilde insan gibi hissettiğim bir an yok. Sadece çok geç kanılmış keşkelerle dolu."
Tam yukarıda durduğunda gözyaşlarını sildi Chifuyu. Bu hisler için çok yorgundu çok. Acı ve ya mutluluk. Her hangi bir his, hareket için fazlaca yorgun ve bıkmıştı. Kapıyı tek bir tekmesiyle açtı Chifuyu. Chifuyu ayağa kalkıp ne yaptığını anlamaya Baji'ye döndü.
"Belki ben çok şey istedim Baji. Belki bu bir şaheserdi. Ama sen onu bozana kadar."
Ve Chifuyu atladı. Baji ise şokla ayağa kalkmıştı. Chifuyu düşerken ki manzarasına baktı. Elini ona uzatmış suçlulukla ağlayan bir adet Baji. Chifuyu güldü. Onu yakalamak için atlamayı düşünmemişti bile kesin. Chifuyu olsa bir an bile düşünmeden atlardı. Ne acı. Chifuyu kafasında hissettiği sıcak, bir şeyin akma hissiyle gözlerini kapadı. Acınası bir ölümdü Chifuyu'nun ki. Ona yakışır bir ölüm. Garipti. Chifuyu ölürken şu anda başka bir yerde başka biri hayat buluyordu. Ve bu her saniye yaşanıyor, yaşanmaya devam ediyordu. Garip ama alışılmış bir durum.
&&&&&&&&&&
Yeni bölüm nasıl?
Veee final.
Yine hiç içime sinmeyen bu kitabı da böyle bitirdik.
Baji-Chifuyu ilişkisi anlaşılması için flashback paylaşmayı planlıyorum. Bir de Chifuyu'nun ölümünden sonra olanları.
Yani üşenmezsem. Beklemede kalın şimdilik. Üşenirsem haber veririmm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「C H E A T H I N G I S A C R I M E //B A J I F U Y U」
Teen Fiction"I'm not person anymore. I'm a problem." Yas tutmanın beş aşaması var derler; İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme.