"Took awhile, was in denial when I first heard.
Bir süre aldı, ilk duyduğumda inkar içindeydim.
That you moved on quicker than I could've ever, you know that hurt.
Benim hiç yapabileceğimden daha hızlı ilerlemişsin, bunun acıttığını biliyorsun.
Swear for a while I would stare at my phone just to see your name.
Bir süreliğine yemin ederim sadece adını görmek için telefonuma bakardım.
But now that it's there, I don't really know what to say.
Ama şimdi orada olduğuna göre, gerçekten ne söyleyeceğimi bilmiyorum."Baji'nin dönme dolabı seçtiğini görünce küfür ediyor Chifuyu. Keşke neye bineceklerini de o belirleseydi. Ama bunun için artık çok geçti. Chifuyu, Baji'nin onu elinden tutup dönme dolaba doğru sürüklemesine izin verdi.
"Neler yapıyorsun?"
"Sanane."Chifuyu, Baji'nin bitmek bilmeyen yüzsüzlüğüyle kusma isteğini tuttu. Onu terslemesine rağmen hala hiçbir şey olmamış gibi davranması... Sanki onca çektiği acı bir hiçmiş gibi hissettiriyordu.
"Ben tüm iki hafta boyunca seni düşündüm. Sana haber vermek için-"
"Sormadım ve ne sikim yaptığın umurumda değil."Onu mu düşünmüş? Güldürmesin. Kazutora'yı öperken mi düşünmüştü onu? Chifuyu biliyordu. Eğer her şeyi kendi gözüyle görmeseydi kesinlikle Baji'nin yalanlarına inanırdı. Acaba ona ne kadar yalan söylemişti? Kaç tane onun yalanına inanmış, kaç kez arkadaşlarıyla Chifuyu'nun aptallığı ile dalga geçmişlerdi? Her şey yalan mıydı? Ona olan gülümsemesi, kahkahası? Hatta sevdiği renk ve yemekler? Ona hiç doğruyu söylemiş miydi ki? Chifuyu en azından her şeyin yalan olmamasını diledi. Böylece kendini en azından her şey yalan değildi diye avutabilirdi.
"Niye bu kadar soğuksun? Kendimi açıklamama bile izin vermiyorsun."
"Neye izin vereyim Baji? Kazutora'yı öperken beni düşünüp düşünmediğini anlatmanı mı?"Baji'nin donduğunu gördü Chifuyu. Dönme dolabın sırası bitmişti ve binmeleri gerekiyordu. Önden bindi. Baji'nin içeri girer girmez ne diyeceğini biliyordu. Göründüğü gibi değil, her şeyi açıklayabilirim.
"Göründüğü gibi değil, açılayabilirim."
Chifuyu, bu acınası durumuna ister istemez güldü. Dediği gibi onların ilişkileri fazla klasik bir Amerikan dizisiydi.
"Neye gülüyorsun?"
"Hiç, sadece fazla ana karakter sendromu yaşıyorum da."Baji, anlamak istercesine ona kaşlarını çatsa da daha sonra vazgeçmiş açıklamasına -yalanına-başlamak amaçlı boğazını temizlemişti.
"O an oyun oynuyorduk. İlk başta ret ettim ama diğerleri mızıkçılık yaptığım için kızdı ve bende küçük bir öpücük kondurdum."
"Küçük öpücük ile yiyişmeyi ayırabilecek yaştayım Baji."
"Sen neden gizli gizli izledin ki?"Bekle. O Chifuyu'ya mı kızıyordu? Konuyu değiştirerek suçu ona atacaktı. Chifuyu bu duruma alayla güldü. Artık karşısında eski aptallık derecesinde masum Chifuyu yoktu. Delirmiş Chifuyu vardı.
"Ne yapsaydım? Öldüğünü düşünüp kahrolduğum sevgilim bana haber vermeye bile tenezzül etmemişti ve beni aldattığını görüyordum."
"..."Sessiz bir şekilde kafası eğik, Chifuyu'yu dinliyordu. Çünkü o kadar haklıydı ki ne derse desin daha çok batardı. Artık yalan söyleyemezdi. Elinde bir kozu kalmamıştı. Son perde kısımına gelmişlerdi. Sahnede durma süreleri bitmişti.
"Ki daha arkadaşlarınla üstüme bahis girdiğinin konusunu açmadım bile. Yolun sonuna geldik Baji. Game Over."
Dönme dolap aşağıda durduğunda Chifuyu dönme dolaptan çıktı ve sahne kapandı. İksi içinde oyun bitmişti.
&&&&&&&&&&&
Bölüm nasıl?
Kitabın işleyişini beğendiniz mi?
Videoda soukoku shiper kalbimi bıraktım da yazdım bu bölümü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「C H E A T H I N G I S A C R I M E //B A J I F U Y U」
Teen Fiction"I'm not person anymore. I'm a problem." Yas tutmanın beş aşaması var derler; İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme.