YAZARDAN
Elroy Deniz'i tam da planladığı gibi kapana kıstırmıştı. Deniz'in onu hemen öldürme riskini göze alarak bu planı kurmuştu ancak işler onun lehinde ilerleyerek istediği bir sonla bitmişti. Kendisiyle aklınca kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaktı ama karşısında kimin olduğunu unutuyordu. Elroy, tavanda halatlarla asılı, bilinci kapalı şekilde her şeyden habersiz Deniz'i izleyip planının işe yaramasının verdiği gururla göğsünü kabarttı.
Deniz'in çenesinden tutarak yüzünü kendisine yaklaştırmaya çalıştı. Sanki duyacakmış gibi
"Deniiz, pabucu yarıım. Çık dışarııya oynayalıım" dedi Deniz'in sesini taklit etmeye çalışarak. Ardından bıraktığı kahkahasında ağzından çıkan salyalar Deniz'in yüzünü yıkamıştı. Tuttuğu çenesini bırakarak kontrol odasına kendisini izleyen yaveri Harvey'in yanına gitti.
Odanın kapısını açıp ardından kapatarak mühürledi.
"Her şey hazır mı?" Sorusunu Deniz'e bakarak sormuştu ve kendisine böyle bir tutumda bulunulması Harvey'in hoşuna gitmemişti. O herkese saygılı olmaya çalışırdı ve kendisine de aynı şekilde saygı duyulmasını isterdi ancak bu kişi Elroy olunca sesi çıkmıyordu.
"Bitmek üzere" diyerek Elroy'un sorusunu cevapladı. Elroy başından beri planladığı işini yapacaktı. Deniz'in bütün enerjisini emmek.
Bunca zorluk, dökülen kanlar ve verilen kayıplar sadece bu kendini beğenmiş insan evladının içinde bulunan enerji içindi. Kendi kendine bir söz vererek onun sadece enerjisini değil aynı anda yaşam formunu da emecek ve onu bu evrenden tamamen silecekti. Kimse Deniz adında birini artık tanımayacak, öyle biri sanki hiç var olmamış gibi davranacaktı.
Harvey, önünde bulunan ekrandan gerekli son işlemlerini yapıyordu ve neredeyse bitirmek üzereydi. Her şeyin kusursuz olması için titizlikle çalışıyor, yaptığı her adımı iki kez kontrol ederek hata payı bırakmamaya gayret gösteriyordu. Çünkü biliyordu en ufak bir hatasında Elroy, Deniz'in olduğu yere onu asar ve asırlarca ona çeşitli işkenceler ederek ölmesi için yalvartırdı.
Elroy'un nasıl bir cani olduğunu burada ki herkes gibi kendisi de biliyordu ve o cani yüzün altından nasıl iyilik meleği olmayı başardığını hala aklı ermiyordu. Deniz'i kandırması oldukça kolay olmuştu.
Kontrol panelinden ayrılıp arkasında ki santralden kalın bir kablo çıkarıp dijital göstergenin girişine taktı. Her şey tamamdı ve kullanılmaya hazırdı ancak Elroy'a bildirmeden önce son kontrollerini yapmakta fayda var diyerek kontrol etti.
Hiçbir sıkıntı olmadığını görüp arkasında ki santralden çıkardığı kaskı Elroy'a uzattı.
"Bunu Deniz'in başına geçir. İşimiz daha hızlı hallolacaktır." dedi. Elroy önce Harvey'i süzdü ve kendisine uzatılan kaskı alarak odadan çıktı. Bu işin bu kadar hızlı olmasını istemiyordu. Deniz'in yok oluşunu keyifle izlemek istiyordu ama içinde yanıp tutuşan güç aşkı bu zevkin önüne geçiyordu.
Harvey'in dediği gibi kaskı Deniz'in başına geçirip yeniden kontrol odasına gireceğinde merkezin dışından gürültüler gelmeye başladı. Kırılan eşyalar, sağa solan çarpan bedenler ve kulak yırtan kuzgun sesleri. Seyit... Onu unutmuştu.
Harvey'e beklemesini işaret ederek temkinli adımlarla kapıdan çıktığında kapı bitişiğinde yerde parçalanmış ve parçalarının üzerinde ki pençe izlerini gördüğünde öfkelenmişti. Sırtında duran asasını eline alarak etrafı taramaya başladı ama sanki planlanmış gibi o merkezden çıktığında sesler kesilmişti.
Arkasından birinin gelme ihtimaline karşın sürekli geri bakarak ilerliyordu ama bilmiyordu ki tehlike her yerdeydi. Tahtının bulunduğu salona geldiğinde yerde onlarca askerinin cansız bedenleri ve kuş tüyleri vardı. Eğilip tüylerden birini aldı ve elinin içinde sıkarak parçaladığında üzerine doğru gelen sürüye karşı asasını kullanmıştı ancak beklediği gibi hiç birinin kılına dahi dokunamamış aksine yara almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Emanet (DÜZENLENİYOR)
Фэнтези©Bütün hakları saklıdır Adlandıramadığım bir çıkmazın içinde kaybolmuştum. Üst üste yaşadığım travmalar neticesinde kendimi dipsiz bir uçurumun kenarında buldum. Sona yaklaşıyordum. Kendi sonuma. Bir gün hayatımın bu kadar değişeceğini tahmin bile e...