BÖLÜM 3: Tehlike Çanları

1K 134 218
                                    


Üçüncü bölüme hoşgeldiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üçüncü bölüme hoşgeldiniz. Kitabıma devam ederek bana destek olduğunuz için teşekkür ederim. Yorumlarda sahne ve bölüm hakkında ki düşüncelerinizi belirtmeyi, bölümü oylamayı ve eksik gördüğünüz kısımları belirtmeyi unutmayın. Keyifli okumalar dilerim 🤍

🎵La Fouine ~ Du Ferme🎵

Kulağımda kulaklık, gözlerim kapalı düşlerim açık. Gecenin esintisi yalayıp geçiyor tenimi. Yürüyorum sokak boyunca. Gözden geçiriyorum yaşantımı. Arkadaşlarımı. Arkadaşlarım dediğime bakmayın bir elin parmağını geçmez sayısı. 

Telefonumun çalması ile düşüncelerimden sıyrıldım. Annem arıyordu. Açtım ve beni yemeğe beklediklerini ama yemek yemek istemediğimi söyleyip aramayı sonlandırdım. Biraz ötemde duran banka doğru ilerledim. Deniz tüm güzelliğiyle karşımdaydı. Banka oturduğum anda demirin soğukluğu vücudumu titretmişti. 

Ne kadar oldu oturalı kestiremiyorum ama karşıma ki bu dalga sesiyle düet yapan yakamozu bir ömür boyu usanmadan izleyebilirdim. Ruhumun huzurla dolduğunu hissedebiliyordum. 

Kolumun sertçe dürtülmesiyle yerimden sıçradım. Sabah olmuştu ve her yerim soğuktan dolayı hem uyuşmuş hem de tutulmuştu.

Kahretsin! Sabaha kadar burada kalmış olamazdım değil mi? Bu da o aptal rüyalardan bir tanesi değil mi? Lütfen öyle olsun diye kendi kendime söylenirken hemen yanımda oturan ve beni uyandıran kişiye baktım. Serkan'dı bu. Şu an uğraşmak isteyeceğim en son kişiydi. Gözlerimi devirmeden edemedim. Hala yüzünde hiç gitmeyen aptal gülümsemesi vardı.

"Günaydın tombulum. Evden mi kovuldun yoksa?" dedi hafif bir kahkaha atarken. Ellerim ile yüzümü ısınması için kapayıp bir müddet öyle kaldıktan sonra tekrardan Serkan'a baktım.

"Sana da günaydın ukala sevgilim. Eğer beni aşağılamak için geldiysen inan bana seni çekecek halim yok. Ayrıca beni nasıl buldun?" Saatime baktığımda saatin dokuz olduğunu gördüm. "Senin okulda olman gerekmiyor mu Serkan?" sırıtmasını yüzünden eksik etmeyerek önüne döndü ve ellerini birleştirip denize bakmaya başladı.

"Aynı şekilde seninde olman gerekmiyor mu?" tek kaşını kaldırıp bana baktı. Benden cevap gelmediğini anladığında yüzünü denize doğru çevirdi. 

"Ben ne zaman istersem okula o zaman giderim." İşte o beklediğim cevap. 

Gözlerimden hala uyku akıyordu ve karnım acıkmıştı. Elimi cebime atıp telefonu çıkardığımda annemden sayısız cevapsız çağrı olduğunu görünce hemen bildiğim tüm duaları okuyup arama tuşuna bastım.

Birkaç çalışın ardından telefonun ucundan bir kükreme duyduğuma yemin edebilirim. Fazla kızgındı ve haklıydı. Benimde çocuğum içmiş gibi bir bankta sızarsa ben de öfkelenirdim. Annemi biraz olsun yatıştırıp telefonu kapattıktan sonra yanımın boş olduğunu fark ettim. Ne ara gitmişti? Bu çocuğun yanında kendimi fantastik bir kitabın içinde gibi hissediyordum. Hem fantastik hem klişe.

Kutsal Emanet (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin