Onbirinci bölüme hoşgeldiniz. Kitabıma devam ederek bana destek olduğunuz için teşekkür ederim. Yorumlarda sahne ve bölüm hakkında ki düşüncelerinizi belirtmeyi, bölümü oylamayı ve eksik gördüğünüz kısımları belirtmeyi unutmayın. Keyifli okumalar dilerim 🤍
***
Başımda hissettiğim acı ve ağrıyla gözlerimi iyice sıkıyordum. Elim, acıyan bölgeye gittiğinde hali hazırda bana cehennem azabı gibi gelen ağrı şiddetini daha da arttırmıştı. Kafatasım sanki deliniyormuş gibiydi. Elimi acıyan yerden çekip baktığımda her yerinin kanla kaplandığını görmüştüm.
Lanet olsun.
Gözlerimi iyice aralayıp etrafıma bakınmaya çalıştığım esnada görüntü ara ara bulanıklaşıyordu. Düzelmesi umuduyla gözlerimi sıkıca kapatıp ovuşturmaya başladım. Yeniden açtığımda bu sefer bulanıklık kısa sürmüş ve etrafı net bir şekilde görebilmiştim. Başımı sol tarafıma, şoför koltuğuna çevirdiğimde Seyit'in de benden farksız olmadığını görebiliyordum. Direksiyona kafasını vurduğu için alnından kan geliyor olmalıydı. Elleri hala sımsıkı direksiyondayken o da benim gibi kendine gelmeye çalışıyordu.
Az önce ne olmuştu?
Sersemlemişti, sersemlemiştik. Başını salladığında dudaklarının arasından küçük bir inleme çıktı. Gözlerini aralayıp bakışları beni bulduğunda o da ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Üzerimde tuttuğu yorgun bakışlarını benden çekip dışarıya bakmaya başladı.
"İyi misin?" dedi gözlerini baktığı yerden bir an olsun ayırmadan. Başımda ki ağrı kendini hatırlattığında "İyiyim, sanırım" dedim.
Sesim titremişti. Durumumu fark eden Seyit kendi tarafında ki kapının cebinden bir şişe su çıkarıp bana uzattı. Birkaç yudum alıp içmesi için ona uzattım. O suyu içerken bende emniyet kemerini çıkartıp rahatlamaya çalıştım.
"Takip ediliyorduk, onlardan kurtulmak için hızlandım. Eve gitmektense saçma sapan yollara girerek onları şaşırtıp kurtulmak daha mantıklı geldi." dediğinde sadece yüzüne bakıyordum. Takip ediliyorduk ve bundan benim kaza yaptıktan sonra haberim oluyordu. Gerçi kaza demişken araca baktım. Yolun ortasında duran arabanın içinde sakinleşmeye çalışıyorduk.
"Takip edildiğimizi nereden anladın?" Gözlerini benimkilerle kenetlediğinde yüzünde daha önce görmediğim bir ifade vardı.
"Aynı arabaydı."
Kanımın çekildiğini, kaslarımın gerildiğini hissettim. Bu araba neyin nesiydi ve neden bizi takip ediyordu? Stresten kuruyan ağzım için yeniden su şişesine uzandım. Arabanın içi beni öylesine daraltmış ki sanki bir tabutun içinde gibi hissettiriyordu. Kapı kolunu açıp hızla araçtan çıktım. Aniden ayağa kalkmamdan dolayı önce gözüm kararıp dengemi kaybetsem de kendimi hemen toplarlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Emanet (DÜZENLENİYOR)
Fantasía©Bütün hakları saklıdır Adlandıramadığım bir çıkmazın içinde kaybolmuştum. Üst üste yaşadığım travmalar neticesinde kendimi dipsiz bir uçurumun kenarında buldum. Sona yaklaşıyordum. Kendi sonuma. Bir gün hayatımın bu kadar değişeceğini tahmin bile e...