24.BÖLÜM

23.2K 771 102
                                    

Gözlerimi büyük bir baş ağrısıyla açtım ve yüzümü buruşturdum. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde havanın hala kararık olduğunu gördüm. Hızla gece olanlar aklıma geldiğinde doğruldum ve yere baktım ama Giray orada değildi.

Hâlâ gelmemiş miydi?

Nereye gitmişti ki bu saatte?

Belki de bir başka odaya gitmiştir uyumak için...

Başımda ki ağrı gittikçe katlanılmaz olmaya başladığından dolayı yattığım yataktan kalktım ve odadan çıktım. O kadar fazla ağlarsam olacağı buydu...

Sessiz adımlarla merdivenlerin başına geldim ve yine aynı sessizlikle aşağıya indim. Hızla mutfağa ilerlediğimde dolapları karıştırarak bir ağrı kesici hap buldum ve kendime bir bardak su doldurarak hapı içtim. Hap birazdan etkisini gösterirdi. Bu yüzden yeniden odaya çıkmak için mutfaktan çıkmıştım ki, dış kapının açılmaya çalışılmasıyla korkuyla olduğum yerde kalakaldım. Bu da kimdi böyle? Yoksa hırsız falan mıydı? Hızlı ve sessiz adımlarla dış kapıya gelerek kapı deliğinden dışarı baktım ve görmeyi beklemediğim kişiyle karşılaştım.

Eğer hırsızsa birkaç ses yaparak onu korkutup kaçırmayı düşünüyordum ama kapıdaki kişi bir hırsız değil, Giray'dı. Hızla kapıyı açtığımda dengesini kaybederek kapıdan tutunmaya çalıştı. Onun bu haline şaşırarak öylece ona bakıyorken kafasını kaldırdı ve beni gördü. Ardından yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bana baktı ve, "Oo, benim güzeller güzeli karım uyumuyormuş..." dedi. Ama söylediklerini çok zor anlamıştım. Çünkü kelimeleri ağızında yuvarlayarak konuşuyordu. Onda bir değişiklik vardı. Gözleri küçülmüş, yüzü sanki biraz pembeleşmişti. Ben uzaktan onu incelerken, yalpalayarak içeri girdi ve yanımdan geçerek salona yürümeye çalıştı. Yanımdan geçerken ondan gelen ağır alkol kokusuyla yüzümü buruşturdum ve kapıyı kapatarak hızla onun yanına gittim.

Düşecek gibi olduğunda hızla koluna girdim ve düşmesine engel oldum. Ne vardı sanki bu kadar içilecek!

Onu zorla da olsa yavaşça salondaki koltuklardan birine oturttum. Tam yanından kalkıp yeniden mutfağa gidecektim ki bileğimden tutması ve beni yanına çekmesi bir oldu.

"Beni bırakma..." diye fısıldadı.

Kaşlarımı çatarak ona bakıyorken kafasını sağa doğru eğdi ve bayık bakışlarını yüzüme sabitleyerek ağırca yutkundu.

"Lütfen beni bırakma Açelya..."

Kendinde değildi ve beni uyuyor sandığında ki gibi bir konuşma yapacağı belliydi ama ben bu tarz konuşmaya daha fazla dayanamaz, gözyaşlarımı salardım ve bunu istemiyordum...

"K-kahve y-yapac-cağım." deyip yeniden gitmeye çalıştım ama yine izin vermedi ve bu sefer belime sarılarak kafasına karnıma yasladı. Şu an o oturduğu için kafası karnıma denk geliyordu. Kollarını belimden çekmeye çalıştıkça daha sıkı sarılıyor ve beni kendine daha çok çekmiş oluyordu.

"Özür dilerim. Bir daha sana öyle davranmayacağım. Eğer bir daha sana o şekilde kötü davranırsam beni öldürebilirsin bile ama şimdi beni bırakma lütfen." dedi ağlamaklı bir sesle. Ne oluyordu yahu bu adama...

"S-seni bı-bırakmıyorum. S-sadece k-kahve yap-acağım." dedim ve benden ayrılmasını umut ettim ama beni bir türlü bırakmadı.

"İyi bende geleyim o zaman seninle. Beraber yapalım kahveyi..." dedi ve oturduğu yerden kalktı. Sıkıntılı bir nefes alarak sessiz olmaya çalışarak onu mutfağa götürdüm. Ne yaparsam yada ne söylersem söyleyeyim yapmayacaktı. Çünkü inadı tutmuştu bir kere...

Zoraki EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin