Kahvaltının üzerinden uzunca bir zaman geçmiş, akşam olmuştu. Mavi ve Aran Amerika'ya döneceğinden dolayı onlarla vedalaşmıştık. Toprak abi de onları havaalanına götürmek için evden ayrılmışlardı hep birlikte. Daha sonrasında da bende biraz dinlenmek için odaya çıkmıştım. Çünkü kemiklerim çok fena sızlıyordu.
Odaya girer girmez yatağa girmiş, soğukluğuyla ürpererek yorgana sarılmıştım iyice. Yorganı kafama kadar çekerek ısınmaya çalışıyordum ateşim olmasına rağmen. Gözlerimi kapatıp, titreyen çenemi unutmaya çalışarak uyumaya çalıştım. Fakat odaya birinin girmesiyle üzerimdeki yorganın açılması bir oldu.
"Ü-üşüyorum." dedim titreyerek.
"Ateşin var Açelya. Bir an önce iyileşmek istiyorsan önce çorbanı sonrasında da ilaçlarını içmen lazım. Hadi yaslan arkana." diyerek tüm itirazlarıma rağmen yardımıyla birlikte doğrulmuş, sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Bacaklarımı kendime doğru çekerek ellerimi bacaklarımın arasına koydum ve sıcak tutmaya çalıştım. O sırada da Giray getirmiş olduğu tepsiyi alarak kucağına koydu ve bacaklarımın arasına koyduğum ellerime baktıktan sonra elinin iç kısmıyla alnıma dokundu.
"Hala biraz daha ateşin var." dedi. Ardından yoğun bakışları gözlerimi buldu. O gözlerdeki duyguyu anlamak imkansız gibiydi. O kadar yoğun bir şekilde bakıyordu ki... Sanki benim için çokça endişelenip, halime üzülüyormuş gibi. Daha fazla gözlerine bakamayarak çektim gözlerimi o yoğun bakışlarından...
"Hadi iç bakalım çorbanı." diyerek kaşığı eline aldığında ona engel olmak istercesine elim elindeki kaşığa gitti. Fakat parmak uçlarım onun eline değer değmez sanki elektrik çarpmışçasına hızla elimi geri çektim.
"B-ben i-içeb-bilirim." dedim utançla.
Hafifçe boğazını temizleyerek, "Ben içirmek istiyorum. Hem sen ellerini ısıtmaya çalışmıyor muydun? Devam et." dedi ve elindeki kaşığı çorbaya daldırıp, çıkardı ve soğuması için üfleyerek bana uzattı. Utanç ve değişik bir duyguyla çorbayı içtim. O ise yüzündeki memnuniyet içeren tebessümü ile beni doyurmaya devam etti...
<><><><><><><><>
"Evet, şimdi ilaçlarını da iç bakalım. Ondan sonra serbestsin." dedi gülerek ve kucağındaki tepsiyi komodine koyup ilaçları aldı. Tek tek onları da içirdikten sonra, "Tepsiyi bırakıp geliyorum. İstediğin bir şey var mı?" diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak istemediğimi belirttim.
"Tamam o zaman, tepsiyi bırakıp hemen geliyorum." dedi ve tepsiyle birlikte odadan çıktı. Yüzümdeki tebessümle onu izlediğimi ise ancak o çıktığında fark edebilmiştim. Ne oluyordu bana?
Onu anlayamıyordum...
Kişiliği nasıldı?
Bana gösterdiği Giray'dan hangisi gerçek olandı?
Bir türlü anlayamıyordum.
Ben düşünceler içerisindeyken Giray odaya girip kapıyı kapatmıştı.
"Çok ağrın var mı hala?" diye sordu ve yatağın bir köşesine oturdu.
"Y-yok b-birazcık s-sad-dece."
"Ateşin de düştü. İlk günkü gibi de değil. Hastaneye gitme teklifimi kabul etsen aslında daha çabuk iyileşeceksin de işte..." dedi ve bakışlarını kaçırarak ağzının içerisinden bir şeyler mırıldandı. Bakışlarımı ondan çekmezken bir anda bana dönmesiyle bakışlarımız buluştu ve bir an söylemek istediği şeyden vazgeçerek ağzını kapatarak sertçe yutkundu. Daha sonrasında dudaklarını yalayıp yavaşça araladı ve kelimeler tek tek döküldü dudaklarından...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Evlilik
Chick-Lit"Benim karım olmayı hak etmiyorsun! Her gün eve geldiğimde, senin o kekeleyerek konuşmandan bıktım usandım. Anlıyor musun beni?" Öylece ona bakıyordum. Bu zamana kadar benim kekelememe laf söyleyen birçok insan vardı ama beni en çok üzeni bu olmuştu...