Bölüm 4

477 40 29
                                    

"...Korkutmaz bizleri musalla taşı
Ölümüne seviyoruz biz Beşiktaş'ı!"

Deli gibi göğüs kafesimi dövüyor kalbim, dakika seksen sekiz. Beşiktaş'ım Fener karşısında iki bir geride. Bizimkiler, her zaman olduğu gibi, ikinci yarının başında golü yiyip çanımıza ot tıkadılar. Elimiz yüreğimizde geçen kırk üç dakikadan sonra adam akıllı ilk hücuma ise ancak kalkabiliyorlar. Onlarla birlikte biz de ayağa kalkıyoruz. Haydi, güldür yüzümüzü!

"Kartal gol gol gol
Kartal gol gol gol!"

Şiir gibi bir paslaşma ile geliyoruz kale yakınına, Kadir'in ebesinin nikahına attığı top ile kendimi kaybediyorum.

"Ulaaan! At amına koyayım, at bana at! Yeminle ben daha yakınım gole bu heriften!"

"Bu adam kanser etti beni şu genç yaşımda ya, biz Feyyaz yerine bu dangalağı izlemek zorunda mıyız hocam? İzahı var mı şu yaşadığımızın sahiden?"

Çalan düdük sesiyle son yorum Serdar'dan geliyor,

"Vaay vaaay vaay hakem bey, sizin çalacak bir düdüğünüz var mıydı? Hayır, biz en son adama eksik malzeme verdiler diye düşünüyorduk demek yaradan eksik koymuş bazı malzemeleri."

Birol Serdar'ın kafasına bir tane indiriyor,

"Tövbe de lan! Zaten bu hayatı kaybetmişiz, öte tarafta da mı mağlup edeceksin bizi?"

Göz deviriyor ama yine sessiz bir tövbe çekiyor Serdar. Abilerimizin peşine takılıp tribünü boşaltıyoruz. Kendimizi Beleştepe'ye atıp İnönü'yü görecek şekilde mevkileniyoruz. Ah be... Ah!

"Buyurun gençler!" İrfan abinin önümüze bıraktıkları ile gözümü mabetten çekiyorum.

"Ooo, ne yaptın sen abi?" Kaptığım şişenin kapağını taşa vurup açıyorum, Birol ayının teki olduğu için dişi ile kaldırıyor kapağı.

"Kıydık paraya, bizimkiler sağolsun kısala kısala ömrümüz kalmadı zaten. Olanı kaliteli yaşayalım bari."

Ben şişeyi havaya kaldırarak teşekkürlerimi sunuyorum reise, Birol bir eyvallah çekiyor. Serdar yapılan kıyağı iplemeden vurmuş kafaya boğazını ıslatmanın peşinde. İrfan abi karşılık olarak başıyla ufak bir jest yapıyor, sonra iyi dileklerini sunup Cemil abilerin yanına çöküyor.

 "Zıkkımlanın hadi, vur Cemo!"

Sadece sabrımızı değil dünyanın bütün çekirdeklerini de tükettiğimiz için şişen dudaklarım soğuk camla buluşunca yanıyor. Aldırış etmeden peş peşe birkaç yudum alıyorum.

"Sik gibi vurdu topa! Herif uyanıkken kabus gördürdü, yaşarken gömdü! Ah ahhh!" İçli içli konuşan Serdar'ın elindeki şişeye vurup gazlıyor Birol.

"Anam avradım olsun, hiç değmeseydi top kendi kendine gider fileyi bulurdu. Dokundu şirazesini kaydırdı resmen, kazmaspor!"

"Hay ağzın bal yesin aslanım, salsaydı topu -"

Bizimkilerin öfkesi arttıkça artıyor, kulağım onlarda izlediğim ayın parlaklığı ile odağım değişiyor. Söylenenleri duysam da anlamıyorum bir müddet sonra. Öfkem an be an yok oluyor ama Allah razı olsun boş koymuyor beni. Giderken yerini incecik bir sızıya bırakıyor.

Önce gözleri geliyor, içimi ısıtıyor iki bal küresi. Sonra aydan parlak yüzü tamamlanıyor. Ah be Tülin, bir kere de bana böyle baksan ya.

Olmayacak duaya amin diyorum, belki bininciye. Dua kabul oluyor olmasına ama tam değil biliyorum. Ezbere biliyorum hem de. Yavaşça dönüyor Tülin'in hayali, dönme be kızım. Böyle dönme. Beni bulduğu gibi bakışları değişiyor, kaşları çatılıyor. Hayali karşısında bile nedenini niyesini sormaya dilim varmıyor. Sevmiyorum seni oğlum der diye ödüm kopuyor.

Bir Lokma (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin