"Allah; taşıyamayacağımız derdi ömrümüze,
Yaşayamayacağımız aşkı gönlümüze vermesin." | Cahit Zarifoğlu+1| Funye49
*
"Biz bu çocuğu, bu yatakta, birlikte yapmadık mı? Ne demek biz oğlumla yatacağız, üç kişi fazla gelir, bunalırız; sen git? Daha dün bir şey yoktu, bir aylıkmış çocuk şimdi mi bastı sıcağı?" Üstten bir bakış atıyor sadece, ağzını açmadan arkasını dönüp yorgana iyice sarılıyor. Bak ya! Ulan o çocuğun babası benim, ben! Ne demeye salonda yatacakmışım? Böyle boktan sebep mi olur? Hem ne oğlanı ya, tövbe tövbe.
"Birdenbire çıktı, Agah. Ne bileyim ben canım, ilk kez hamile kaldık herhalde? Böyle oluyormuş demek ki."
Yüzünü görebilmek için diğer tarafa yürürken derin bir nefes alıyorum. Çok derin,
"Yavrum, güzelim, ay parçası... Karı kocanın ayrı yattığı nerede görülmüş, kızım?"
Kısa bir an gözlerinden geçen ışık ile kendini ele veriyor, daha konuşmadan anlıyorum gelecek olanı. Bir bitmedi şu konu anasını satayım.
"İnsanın kayınvalidesiyle beyaz eşya aldığı da görüşmüş şey değildi ama bizde görmüştük hatırlarsan, canım. Böyle bir evlilik bizimki, yeniliklerle dolu. Alışmaya bak."
Hay ben o buzdolabını da çamaşır makinesini de, onları birlikte seçtikleri için bugün Tülin'e ben de yenilemek istiyorum kızım birlikte bakalım mı diyen annemi de... Seveyim. Torun haberi verdik, borçlu çıktık resmen. "Allah'ım sen aklıma mukayyet ol, çıldıracağım!"
"Ayy, git az ötede çıldır n'olur Agah? Başım, midem karmakarışık zaten bir de seni çekemeyeceğim."
Başı, midesi. Kötü mü yani? Yüzünü daha rahat görebilmek için iyice yaklaşıp yere çömeliyorum, önüne gelmiş saçları çekip gözlerini yakalıyorum. "Ağrın mı var, ay parçası?"
Şaşkınlıkla irileşiyor bal taneleri, "Hı?"
Tüm o şeytanlığından sıyrılıp da gerçek yüzünü gösterince öyle sevimli oluyor ki öpeceğim sanıyorum, öpeceğim ve hemen eski haline dönecek. Midesi ve başı aklıma gelince çabuk toparlıyorum Allah'tan.
"Kötüysen doktora gidelim, Tülin?"
"Haa, yok. Yok canım, doktor normal dedi ya ilk aylarda. Geçer o yani, merak etme."
Sen bana her canım dediğinde canımdan can gidiyor benim kızım, ne sakini?
"Emin misin?"
Elim yüzünü okşayınca hemen huysuzlanıyor, elimi itip gözlerini kapatırken söylediklerini işime geldiği gibi anlıyorum.
"Evet, hadi uyuyacağız artık. Işığı da kapatır mısın, lütfen?"
Işığı kapatıp yatakta kendi tarafıma geçiyorum. Daha belini kavrayamadan hızla benden tarafa dönüyor, Tülin. Az önce esneyen başkasıymış gibi ateş ediyor gözleriyle,
"Agah!"
Pişkinliği ele almışken öyle hemen bırakmıyorum. "Efendim güzelim?"
Yanaklarını şişirip sesli bir of çekiyor konuşmadan önce, "Salona git canım, koltuğun bekler. Hayde, hayde uğurlar ola!"
Kolunu kavrayıp bedenini kendime çekerken anlayışı de sabrı da siktir ediyorum, lan karımı özlerim ben. Yeter da yeter!
"Kızım, Tülin, lan... Özlerim kızım, insaf et ya! Sen hiç mi özlemiyorsun beni tüm gün, nereden çıktı yatakları ayırmak şimdi? Daha birleştireli ne kadar olmuştu ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Lokma (Tamamlandı)
Short StoryBi' limanken tanıdığımız Agah Dilmen'in, fırtınalar estirdiği zamanlarda geçen hikayesine hoş geldiniz. *Gül İmparatorluğu ile çok feci ilişiktir, Mete Dilmen'in hamuru bu adamdır sonuçta canım! ** http://open.spotify.com/user/31qkhp7klkplruaqei6whn...