1.6 :: "pijaman güzelmiş."

1.7K 83 8
                                    

🃏

"Günaydın uykucu."

Berat arkası dönük kahvaltı hazırlarken mutfağa girdim. "Günaydın."

Gözlerimi ovuşturduğum sırada bana döndü ve tezgaha yaslandı. "Nasılsın?"

"İyiyim," diye mırıldanınca gülmüştü. "Tabii iyi olursun, saat 2. Bu saate kadar uyusaydım ben de iyi olurdum."

"Aman be, uyusaydın." diye homurdandım ben de, başım çok ağrıyordu.

"Pijaman güzelmiş." Kendime bakmak için kafamı eğdim. Kırmızı kareli pijaması bana geldiğinde giydiğinin aynısıydı, bir de siyah bir tişört vermişti.

"Bana geldiğin zaman giydiğin."

"Hıhım... Gece neredeyse karşımda elbiseni çıkarıyordun bu arada."

"Senin de işine gelirdi herhalde? Şu yüz ifadesine bak." Sinirle homurdanıp bir parça ekmek aldım.

"Başın ağrıyor mu?" diye sordu birkaç saniye sonra. Yüzümü acıyla buruşturup kafamı salladım. "Çok içtin. Seni uyarmıştım."

"Kesin kendimi rezil ettim. Of!" Avuç içimle alnıma vurunca gülüşü yine kulağıma doldu. Geniş kollarını önünde birleştirip bana bakarken konuşmaya başlamıştı.

"Kendini rezil ettiğin falan yok, sadece sarhoşken çok komiksin. Bir de bir şeyler itiraf ettin diyebiliriz."

Ne?

"Ne? Ay, Berat, kalbim mi dursun istiyorsun? Ne dedim?" Kaşlarını kaldırdı, yaslandığı tezgahtan uzaklaşmadan önce de yaptığı menemeni önüme koymuştu.

İçmek keyifliydi ama hiçbir şey hatırlamamak hiç eğlenceli değildi, çok berbattı.

O çayını içerken ben de kahvaltı ediyordum. "Bir şey itiraf etmedin, şaka yapıyorum. Heyecanlan diye söyledim."

"Geri zekalı! Korktum!" diyerek elimdeki peçeteyi ona fırlattım. "Niye? İtiraf etmemen gereken bir şey mi vardı?"

"Yoo," dedim o sırıtırken kendimden emin bir şekilde. "Ne yaptım anlat hadi, merak ettim."

"Favori kekon olduğumu söyledin."

"Bu doğru bak."

Güldü ve devam etti, "Sonra Yağız denilen herif sana sürekli yürüyüp durdu. Ağzını burnunu kıracaktım."

"Niye?" diyerek gülmemi bastırmaya çalıştım. "Gülme, Anisa," dedi ama bunu demesiyle daha sesli gülmeye başladım.

"Daha da güleceğin bir şey söyleyeyim sana o zaman; öptün beni dün gece."

Bir anda gülüşüm kesildi. "Ne?"

"Ne?" Beni taklit ederek dalga geçmeye başladı. "Yalan söyleme."

"Ne yalanı? Yapıştın dudağıma."

"Berat!" diye hayıflanıp yüzümü ellerimin arasına aldım. Çok utanç vericiydi ama o beni umursamadan devam etmişti.

"Hırkamı aldın, şu gri Nike olan. Fotoğraflarımda görüyormuşsun, çok beğenmişsin bir de ben kokuyormuşum." Kıkırdadı. "Sonra ellerimi çok beğendiğini söyledin, bu yüzüğümü istedin."

İkinci cümlede sağ elinin orta parmağında olan siyah yüzüğü gösterdi. "Doğum gününü söyledin: parfüm, hırka bir de yüzüğü ver demiştin."

"Doğum günlerinden nefret ederim." dedim. Kutlamalardan cidden nefret ediyordum, doğum günü yapmayalı yıllar olmuştu.

"En iyisi de şeydi... Bana 'sarışınım' dedin."

"Allah'ım, ben ne tür bir geri zekalıyım?"

"Çok tatlıydın bence." dediğinde ofladım. "Dalga geçme." Omuzlarını silkti ve çayını eline alıp ayağa kalktı.

"Geçmiyorum. Bu arada merak etme beni öpmedin. Bunu çok isterdim ama maalesef olmadı."

"Ya yürü git!" Arkasından bağırmıştım ve onun tek yaptığı kahkaha atmaktı.

imkansızım | özdemirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin