Sevgilim...
Sana her gün hiç bıkmadan söylediğim bir cümleyle başlamak istiyorum bu mektuba. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum Tony... Bu sefer karşılık alamayacağımı biliyorum. Söyleyemezsin çünkü artık buna hakkın yok. Ne hissettim biliyor musun Tony? Koca bir hiçlik. Yok olmuşluk. Varlığımın sanki hiçbir anlamı yokmuş gibiydi. Oyun demiştin Tony. Oyun. Bana güven demiştin. Güvendim. Sana tüm varlığımla güvendim. Her şeyimle güvendim. Ama... İzledim Tony... Her dakikasını, her saniyesini izledim. Canım yansa da izledim. Duygularımın, kalbimin nasıl paramparça olduğuna şahit oldum. Oğlumuz gelip bana o kızla... Tanrım... Neden Tony? Neden? Seviyordun... Yalan mıydı her şey? Öpüştüğünüz fotoğraf... Tanrım... Ben bunu affetmiştim Tony. Sevgimiz için affetmiştim çünkü gözlerinde doğruyu görüyordum. Seviyorum derken yalan söylemiyordun. Ama bu... Bu çok fazla. Çok fazla... Duvarlar üstüme üstüme geliyor Tony. Boğuluyorum sanki. Sıkışıp kaldım içinde. Bir şeyler hissediyorum ama korkuyorum. Canım yanıyor ama buna engel olamıyorum. Ölmek istiyorum ama bunu yapamayacak kadar güçsüz hissediyorum. Beni ayakta tutan her şeyi söküp aldın sanki bedenimden. Ben... Sarhoşsun dedim başta. Biraz kavga ederiz sonra düzeltiriz dedim çünkü sarhoşsundur. Bilerek yapmazdın çünkü. Bize yapmazdın bunu. Bizi sonsuza kadar koparacağını bilirdin. Bilirdin... Ama değildin... Zevkle aldığın nefesler... Daha fazlasını istediğini belirten in-seslerin... Adıyla inledin Tony. Adıyla... Bunun beni nasıl yaraladığını hissedemezsin. Ben yanlış anlamışım seni. Çok yanlış anlamışım Tony. Seviyorsun sanmıştım. Madem sevmiyordun neden Tony!? Neden sevdiğini söyleyip beni yanında tuttun? Engelmişim sana ben. Koca bir engel... Nasıl kıydın bize... Nasıl... Umarım onunla mutlu olursun Tony. Umarım benim verebildiğim ve veremediğim her şeyi sana verebilmiştir. Vermeye de devam eder umarım. Senden nefret etmiyorum. Sevgim hala yerinde. Seni hala her şeyden çok seviyorum. Her şeyden çok... Affetmek istiyorum... Bunu inan tüm kalbimle istiyorum ama yapamam. Affedemem. Böyle bir şey affedilemez. Kimse affetmemeli... Hiç kimse... Hoşçakal sevgilim. Gerçekten... Hoşça kal... Kendine iyi bak.
Steve~
Kağıdı katlayıp Tony'nin görebileceği bir yere koydu Steve. Gözleri yaşlarını akıtmak için doluyor ama Steve izin vermiyordu. Ağlamayacaktı. Gözlerini kapatıp bekledi birkaç saniye. Odanın vanilya ve viski karışımı kokusunu içine çekti. Bu koku her zaman içinin huzurla dolmasını sağlardı. Şimdiyse sadece kalbinin sıkışmasına sebep oluyordu.
Gözlerini açıp odada gezdirdi. Odanın her bir köşesi birlikte olan fotoğraflarıyla doluydu. İlerleyip bir çerçeveyi eline aldı. Uzun uzun baktı fotoğrafa. Gülümsüyorlardı. Mutluydular. Tony'nin bambi gözleri kısılmış ve burnu kırışmıştı. Yanağındaki ufak gamzesi belli oluyordu. Çok güzel görünüyordu. Steve'in aşık olduğu gibi duruyordu burada Tony. Belkide öyleydi ama artık nasıl emin olabilirdi Steve buna?
O an içi çekildi Steve'in. Ölmek istedi. Tam şuan, olduğu yerde canı çıksın istedi. Lanet etti. Bunu düşündüğü için, Tony'nin bunı düşündürmesine izin verdiği için kendine lanet etti. Tony burada hep aşkla bakıyordu. Tony'nin sevgisini sorguladığı için kendinden ölesiye nefret etti. Gözlerini kapattı tekrardan. Kıyamıyordu ona. Steve belkide her şeyi hak etmişti ama... Aldatılmayı hak etmemişti. Bunu kimse hak etmezdi. Hiçkimse.
Çerçeveyi eski yerine koydu. Başka bir fotoğraf aldı eline. Sarılıyorlardı. İkiside kafalarını birbirinin boynuna gömmüş kokularını içlerine çekiyordu. Bu anı hatırlıyordu Steve. Hatırlamamayı diledi. Tony ile olan tüm anılarının tuzla buz olmasını istedi. Yüreğindeki bu dayanılmaz acı son bulsun istedi. Bunu istediği için kendine kızdı. Tüm bu duygularla var olmuştu benliği. Kendini Tony sayesinde tanımlayabilmişti ve şimdi her şeyi unutmak istediği için kendine kızıyordu.