"Sanırım Kurtuluyorum... "

487 27 41
                                    

Ağladığımı kimseye söyleme anne! Onlar bunu bilmiyorlar. Beni güçlü sanıyorlar. Onlar beni en zor günümde bile ayakta gördüler. O giderken bile beni ayakta gördüler anne. Arkasından gözyaşı dökerken bile ayakta gördüler beni.

Gülerek geçirdiğim her günün akşamında dayanamıyorum anne. Acımı saklamaktan, sürekli gülümsemek zorunda olmaktan, onsuz bir hayatı yaşamaktan çok yoruldum ben.

Ama onlar bilmiyorlar. Yüreğimin nasıl yandığını, nasıl ezildiğini, nasıl parçalara ayrıldığını bilmiyorlar. Burada olsaydı o bilirdi ama. Beni bilirdi o. Anlardı. İçimdeki acıyı görürdü. Ama yok. O burada yok.

Lütfen anne! Söyleme kimseye ağladığımı. Özellikle ona. Bilmesin. Arkasında nasıl bir enkaz bıraktığını bilmesin. Onsuz geçirdiğim bir saniyenin beni ölüme daha fazla ittiğini bilmesin. Bilmesin işte. Beni bilmesin.

Herkes, herkes beni Dünya'nın kralı sanıyor. Öyle değilim anne. Krallar güçlü olur. Ben güçlü değilim. Yıkığım ben. Kırık dökük bir evden farkım yok artık benim.

Herkes kızdım mı Dünya'yı yakarım sanıyor. Oysa bilmiyorlar ki ben çoktan yanmışım. Yanmış kül olmuşum. Ben aslında onun gözlerinin içine bakmaya kıyamazken kimse,kimse benim bir erkek için ağladığımı göremediler. Onun için nasıl bittiğimi göremediler.

Ağladığımı ona söyleme anne! Rüyalarına girme. Ona benden bahsetme. Yalvarırım sana. Nasıl yıkıldığımı bilmesin. O beni ağlarken hiç görmedi. Görmesin anne. Bilmesin sadece onun için ağladığımı.

Kimse üzülebileceğime inanmıyor. Duygularım, kalbim yok sanıyor. Ama var! Benim bir kalbim var! Atıyor işte. Her lanet ettiğim günde atıyor işte. Onsuz geçirdiğim günlere rağmen atıyor işte.

Gözyaşım yok sanıyorlar. Madem yok gözlerimden akan sıvı şeyde ne o zaman? Söyle anne! Ne bunlar? Madem ben acı çekemem, neden içim can çekişiyor? Neden kalbim her attığında yüreğimde bir sızı oluşuyor? Neden?

Kimsenin görmediği bir yerde, hiçbir şeyin bulunmadığı bir odada sırtımı duvara dayayıp çökerken ağladığımı görmüyorlar. Görmeyi bırak düşünmek bile istemiyorlar. Lütfen anne. Sen beni gör. Aklımı oynatma derecesine geldiğimi, sarsıldığımı gör.

Ona söyleme. Kanımda boğulduğumu söyleme. İşlerin çıkılmaz bir noktaya geldini söyleme. Üzülmesine dayanamam anne.

Sadece, sadece rüyasına gir ve çektiği vicdan azabının sona erdiğini söyle. Artık rahatça gözlerini kapatabilir ve uyuyabilir. Ve anne, ona onu sevdiğimi söyle. Lütfen...

Ölümle yaşam arasındaki ince çizgideyim artık. Ne yaşamak istiyorum ne de ölmek... Söyle anne. Ne yapmalıyım? Bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum anne.

Steve... Lütfen yardım et bana. Lütfen bu ikilemden kurtar beni. Lütfen Steve. Sensiz olacaksam eğer yaşamanın anlamı yok ki. Söyle bana. Bir gün geleceksen bize, söyle nolur. Geç olmadan söyle...

Tony yalvarıyordu. Kimsenin olmadığı dört duvar arasında yalvarıyordu. Çıkış yolu bulmak istiyordu. Hem yaşamak istiyordu hemde ölmek...

Ama olmuyordu. Yapamıyordu. Steve onsuz yapabiliyorken o yapamıyordu.

Elindeki telefona baktı. Son çare... Son çareydi o telefon. Son çareydi attığı yardım mesajı ve son çareydi alacağı cevap.

Sadece birkaç dakika... Birkaç dakika daha bekleyecekti.

Bekledi.

Bekledi.

Bekledi.

Sonunda telefon çaldı. Bir umutla açtı telefonu Tony.

''Steve..."

"Tony... Uzun zaman oldu."

"Evet... Öyle oldu."

"Nasılsın Tony?"

Nasılsın... Bu soruyu duymayalı o kadar çok  uzun zaman olmuştu ki... Ne diyeceğini bilemedi Tony. Sustu kaldı sadece. Steve' den bir ses daha duyana kadar sustu kaldı öylece.

"Tony?"

"Ah, pardon. Dalmışım sadece."

"Önemli değil. İyisin değil mi Tony? Bilmediğim bir şey yok?"

Bilmediğin bir şey var Steve.

"İyiyim..."

İyi değildi. Lanet olsun ki iyi değildi. Lütfen kurtar bu benliği. Kurtar bu canı cehennemden.

"İyi olmana sevindim Tony."

"Neler oldu? Benden sonra yani..."

"Ah. Genel şeyler. Sadece... Bunu söylemeli miyim bilmiyorum Tony."

"Söyle Steve. Söyle ki hayatım için bir karar verebileyim."

"Tony... Seni seviyorum, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum Steve."

"Seni asla unutmadım Tony. Unutamam da. Sen benim ilk aşkımsın. Her şeyimsin. Ama... Ama bizden artık olmaz Tony. İkimizinde hataları oldu. Evet, güzel bir ilişki yaşadık. Birbirimizi sevdik. Hatta aşık olduk. Ama üzgünüm Tony... Benim artık başka bir ilişkim var. Onu seviyorum. Belki sana duyduğum sevgi gibi güçlü değil. Hatta ona aşık bile değilim. Çünkü insan bir kere aşık olur Tony ve o kişide sensin. Ama mutluyum. Onunla mutluyum Tony. Anlıyor musun?"

"Gerçekten mutlu musun Steve?"

"Gerçekten mutluyum Tony."

"Güle güle Steve. Umarım hep mutlu olursun. Ben artık hayatında olmayacağım. Hoşçakal..."

Cevap beklemeden kapattı telefonu Tony. Ne yapabilirdi başka? O mutluydu. Hayatı iyiydi. Bunu bozamazdı.

En iyisi diye düşündü adam. En iyisi herkesin hayatından hiçbir şey olmamış gibi gitmek.

Sonra annesini gördü Tony. O güzel gülümsemesiyle bakıyordu Tony'ye. Elini uzattı ve konuştu.

"Kendini kurtar oğlum."

Ve gözden kayboldu. Kendini kurtar... Bu cümle tek bir şeyi çağrıştırıyordu esmer adama. Fazla oyalanmaya gerek yoktu o zaman. Madem sarışını artık onu istemiyordu, gitmenin vakti gelmişti.

"Sanırım kurtuluyorum anne."

Ertesi gün:

Odaya giren biriyle kanlar içinde kalan cesedi bulundu esmer adamın. Hiç kimse ne olduğunu bilemedi.

Geriye kalan tek şey ise;

Hiçbir şeyden haberi olmayan ve mutlu bir ilişkiye başlayan Sarışın adam ve tek aşkı olmadan yaşayamayan ve kendini öldüren Esmer adamdı.

Esmer adam sarışın adamı gerçekten çok sevmişti. Bunu kimse bilmiyordu. Sarışın adam bile.

Sarışın adam esmer adamı çok sevmişti. Ama artık mutlu bir ilişkisi vardı. Yoluna bakmıştım. Geriye dönemezdi bundan sonra. Esmer adamında yoluna baktığını düşünüyordu.

Ama yanlış düşünüyordu.

Esmer adam onsuz bir hiç olduğunu düşünmüş ve sarışınının mutluluğunu bozmamak için ölmeyi tercih etmişti....







:( :(
Özür dilerim. Elimden geldiğince iyi olmaya çalışıyorum. Umarım beğenirsiniz.

Ve bu kötü son içinde ayrı özür diliyorum. Başlarken mutlu son yazacağım demiştim ama olmadı.
:( :( :(

One Shots/stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin