"Ne yaptım dedin?!"
"Kaç kere söyleyeceğim Seungmin... Hyunjin'i öptüm."
Seungmin, sevgilisi Jeongin ile bir kafede buluşmuştu. Felix anlatacak önemli bir şeyi olduğunu söyleyince sevgilisinin de onayıyla onu da çağırmıştı. Tabiki duymayı umduğu şey böyle bir şey değildi.
"Felix! Sen ciddi misin? Ciddi ciddi öptün mü? O ne yaptı?"
Felix sipariş ettiği limonatasının pipetini parmakları arasında çevirip dudaklarına götürdü ve artık ilk getirildiği zamanki kadar soğuk olmayan içecekten bir yudum aldı.
"Karşılık verdi işte... Bilmiyorum Seung, çok kafası karışmış gibiydi. Yani bakışlarından bunu istediğini anladım ve kalbi de çok hızlı atıyordu ama yine de... Ah! Bilmiyorum işte!"
Kafasını oturduğu sandalyede geriye atıp kollarını kavuşturdu ve iç çekti. O kadar limonata içmiş ve Seungmin'in çikolatalı pastasından aşırmış olmasına rağmen Hyunjin'in kirazlı nemlendiricisinin tadı dudaklarından hâlâ silinmemişti. İstemsizce dudaklarını yalayıp kimsenin göremeyeceği şekilde gülümsedi.
Hwang Hyunjin nasıl öpüşeceğini iyi biliyordu.
"Bence hyung," Jeongin kahvesinden bir yudum alıp dudaklarını birbirine bastırdı ve doğrudan Felix'e baktı. Felix de kafasını kaldırmış, Jeongin'in ciddileştiğini gösteren kısılmış gözlerine bakmıştı. "Hyunjin hyung panikledi. Seni sevdiği, anlattıklarınızdan yola çıkarak söylüyorum, aşikar. Bu adım ona hızlı karar vermesinde destek olacaktır."
Felix kafasını masaya orta hızda vurup inledi. Hyunjin kafasını karıştırıyordu. Ya da belki karıştırmıyordu, bilmiyordu.
"Bu karar aşaması daha hızlı olamaz mı? Hem sanki bir sorunu varmış gibi hissediyorum. Yani büyük bir sorun ama benimle paylaşmıyor. Benimle paylaşmasını istiyorum. Bu... Bu bencillik mi? Jisung bu sorunu biliyor ama ben bilmiyorum ve ben bilmek istiyorum! Tanrım..."
Hızlıca saçlarını karıştırıp dudak büzdü. Jeongin sevgilisine yandan bir bakış atıp gülümsedi ve elini tuttu. Seungmin Felix'in ani itiraflarıyla şok olmuştu, onu sakinleştirmek istiyordu.
"Bak hyung bunlar hiç de bencilce istekler değil, aksine çok güzel istekler. Ama bence Hyunjin hyung'un sorununun ne olabileceğini de göz önünde bulundurmalısın. Belki de sorun sana olan hisleridir? Eğer öyleyse sana bunu anlatmakta zorlanır. O sana anlatmadan yardım etmelisin ona."
Çilli çocuk limonatasından büyük bir yudum alıp Jeongin'e gülümsedi. Haklıydı. Hyunjin'in yardıma ihtiyacı varsa ona yardım etmeliydi. Onun söylemesine gerek yoktu.
"Haklısın Jeongin. Teşekkür ederim! Hem Seungmin'den daha çok yardımcı oldun-"
Felix cümlesini bitiremeden Seungmin oturduğu yerden kalkıp o sarı saçlarını çekiştirmişti.
"Seni uyarıyorum Lee, beni sınama."
Felix acıyla inlerken Jeongin kahkaha atıp sevgilisinin elini tuttu ve eski yerine çekti. Seungmin oturduktan sonra Jeongin'e döndü ve alnına düşen permalı saçlarını düzeltti.
"Sen ne zamandır böyle güzel konuşup büyüklerine tavsiye veriyorsun, hm?"
Jeongin yaklaşıp Seungmin'i hızlıca öptü ve şimdiden kızarmaya başlayan yanaklarıyla ona gülümsedi.
"Senin yanında çocuk gibi olabilirim Seungmin ama aslında çok güzel tavsiye veririm."
"Bak sen şuna!"
Felix ikiliyi izlerken Hyunjin'i mutlu edecek ve ona yakınlaşmasını sağlayacak bir şey düşünüyordu. Belki ona hediye alabilirdi. Ya da...
Aklına gelen fikirle hızla ayağa kalkıp yanındaki sandalyeye koyduğu çantasını omzuna taktı ve kafeden çıkmadan önce Seungmin'e dönüp bağırdı:

ŞİMDİ OKUDUĞUN
take me to church | hyunlix
Fanfiction"Korkuyorum Lix. Sana zarar gelmesinden, bize zarar gelmesinden korkuyorum. Ben... Seni kaybedemem. Beni sen kurtardın Felix, yemin ederim. Odamın o karanlık köşesine çöküp ağladığım günlerde senin gülümsemen beni kurtardı. (...) Sen benim hem en gü...