15

685 90 69
                                        

Hyunjin Minho'nun evine geleli iki gün olmuştu. Felix annesinden izin almıştı ve Minho'nun evinde kalıyordu. Diğerleri de hafta sonu olduğu için bu fırsatı değerlendirmiş ve hemen Hyunjin'i görmeye gelmişlerdi. Şu ana kadar Hwang'lardan bir ses çıkmamasını iyiye mi yoksa kötüye mi yormaları gerektiğini düşünüyorlardı.

"Cidden iki gündür ses etmemiş olmaları çok garip. Hayır sizin bu planı yapmış olmanız daha da garip!"

Diğerlerinin de onayıyla Seungmin sevgilisi Jeongin'i de getirmişti ve en küçük olan şaşırmadan edemiyordu.

"Sevgilini küçük görme Yang Jeongin."

Jisung'un sözleriyle Seungmin oturumunu dikleştirip eliyle garip hareketler yapmaya başladı. Bunun üzerine ikili atışmaya başlarken Hyunjin de yine kucağına oturttuğu meleğinin ensesine bir öpücük kondurup saçlarından yayılan Hindistan cevizi kokusunu içine çekti. Felix huylandığı için kıkırdadı.

"Sence ailen neler olduğunu anladığı için bu kadar rahat davranıyor olabilir mi? Yani saldırı için doğru anı beklemek gibi."

Felix elleriyle oynarken Hyunjin de onu sakinleştirmesini umarak bir elini Felix'in bacağına koydu ve yavaşça okşadı. Hyunjin'in ufacık bir teması bile Felix'i rahatlatıyordu ve siyah saçlı çocuk bunu sonuna kadar kullanıyordu.

"İnan bana meleğim, bu saatten sonra istedikleri saldırıyı yapabilirler. Benim senden vazgeçmeye niyetim yok."

Hyunjin'in sözleriyle Felix dudak büzüp sevgilisine döndü. Onun bu hali Hyunjin'in küçük bir çığlık atıp dudaklarını arka arkaya hızla öpmesine sebep olmuştu.

"Bakma öyle Lix! Cidden bir şey olmayacak!"

Aslında kendisi de korkuyordu. Hem de çok. Annesinin veya babasının neler yapabileceğini kestiremiyordu ve bu onu sürekli korkutuyordu. Felix kollarının arasındayken, onu öpüyorken meleğini koruyamamaktan korkuyordu. O kara kanatların beyaza döndüğünü tekrar görememekten korkuyordu.

Ancak içindeki bir his de iyi şeyler söylüyordu. Artık her şeyin bittiğini, güvende olduklarını. Neye inanaması gerektiğini bilmiyordu ama iyimser iç sesinin haklı çıkması için her şeyi yapmaya hazırdı.

"Hyunjin'i mezuniyete kadar saklayamayız biliyorsunuz değil mi? Katılması gereken sınavlar var. Ayrıca devamsızlıktan sınıfta kalmasını da istemeyiz."

Minho elinde gazoz şişeleriyle mutfaktan çıkarken bunları söyleyince herkes bir şeyler düşünmeye başlamıştı. Minho haklıydı, Hyunjin sonsuza kadar vurada kalamazdı. O da bir insandı ve okul olmasa bile başka bir şey yüzünden dışarı çıkması illa ki gerekecekti.

"Biz Seungmin'le ortalığı iyice kolaçan etsek ve sonra Felix ile Hyunjin'e haber versek? Onlar da gelirler ve yine hep birlikte çıkarız."

Herkes tam bunu uygun gördüğünü söyleyecekken Minho meyveli gazozundan bir yudum aldı ve şişeyi sehpaya koyup gerinerek oturduğu koltuğa iyice yaslandı.

"Takip edilmediğinizi nereden bileceksiniz? Sizi çıkışta takip eden biri kolaylıkla burayı bulabilir."

Şimdi yine herkes düşünmeye başlamıştı. Minho haklıydı, yine. Eğer bunu yaparlarsa Hyunjin'i gören bir tanıdıkları onları takip edebilir ve Minho'nun evinin nerede olduğunu öğrenebilirdi.

"Kayıp ilanlarına baktınız mı?"

"Ben baktım."

Seungmin elini kaldırıp Minho'ya baktı. Kayıp ilanlarını sabah kontrol etmişti. Hyunjin'in adı yoktu.

take me to church | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin