"Bak Hyunjin emin misin? Bayan Nam'a yalvarırsak bizi tekrar birlikte oturtur."
Jisung, Hyunjin sınıfa adımını atar atmaz çantasını bırakmasını söylemiş ve ardından onu kantine kadar kelimenin tam anlamıyla sürüklemişti. Zavallı Hyunjin'in kolunda kıpkırmızı bir iz olmuştu.
"Jisung endişelenme. Ben iyiyim, hiçbir şey olmayacak. Felix ne olursa olsun arkadaşım ve eğer bir anda yer değiştirirsek ondan nefret ettiğimi falan düşünür. Tanıyorsun Felix'i."
Jisung oflayıp arkasına yaslandı ve kolunu tutan Hyunjin'i inceledi. Endişeli olduğunu biliyordu ancak belli etmemek istediğini de biliyordu. Sonuçta durum ne olursa olsun Hyunjin Felix'i seviyordu ve onunla yakın olmak hoşuna giderdi. Ancak yine de arkadaşı için endişelenmeden duramıyordu. Minho ile birlikte Hyunjin'i o kadar çok ağlarken veya kendine zarar vermeye çalışırken yakalamıştı ki onu en ufak şeyden bile korumak istiyordu.
"Evet ne yazık ki tanıyorum... Ayrıca kolun için üzgünüm."
"Önemli değil."
Hyunjin gülümseyip arkasına yaslandı ve gözlerini Jisung hariç her yerde gezdirmeye başladı.
"Şey... Minho hyung nasıl?"
Jisung'un sevgilisinin adını duymasıyla parlayan gözleri Hyunjin'in kıkırdamasına sebep olmuştu. Çok seviyordu Minho'yu. Tabii Minho da Jisung'u.
"Çok iyi. Şu sıralar dediğine göre benim anlamayacağım üniversite işleriyle meşgulmüş." Özellikle 'anlamayacağım' kelimesine vurgu yapmak için ellerini kaldırıp hayali bir tırnak işareti yaptı ve göz devirdi. "Ve seni de çok özlediğini söyledi. Her fırsatta söylüyor bunu..."
Hyunjin dudaklarını yalayıp başını eğdi ve birkaç kez yanaklarına yavaşça vurdu.
"Ben de onu çok özledim... Umarım görüşebiliriz ama şu an değil."
Jisung sıkıntıyla iç çekip arkadaşına baktı. Onun için gerçekten ama gerçekten üzülüyordu ancak elinden bir şey gelmiyordu ve bu onu cidden sinirlendiriyordu. Ne olurdu sanki Hyunjin'in ailesi onu kabul etse?
Küçüklüğünden beri ailesi ona 'hastalıklı' insanlardan olmaması gerektiğini anlatmıştı ve Hyunjin de hayatının belli bir dönemini bu insanlara hastalıklı diyerek geçirmişti. Onun gözünde bu kişilerle arkadaşlık kurulmazdı, onlar hastaydı ve hastalıklarını başkalarına bulaştırabilirlerdi. Yani ailesi öyle anlatmıştı.
Peki neden bu insanlar hastalıklıydı ki?
Sadece birisini sevdikleri için mi insanlar onlardan bu kadar nefret ediyordu? Annesi sırf bu kişiler aşık olduğu için mi onları kötüleyip, hakaretler savuruyordu?
Eğer sebep buysa hepsi siktir olup gidebilirdi, Hyunjin'in artık umurunda değildi. Ortaokulun sonunda aynen böyle söyleyip ailesinin o yanlış ve iğrenç düşüncelerini bir kenara atmıştı. Sırf aşık oldular diye insanlar kötü muamele görmeyi hak etmiyordu!
Kendi doğrularına ve yanlışlarına karar vermeye başladığı sırada tanışmıştı Jisung ile. Liseye geçecekleri yaz tatiliydi ve okulu görmek için gittiğinde kendisi gibi Jisung'un da okulu gezdiğini görünce gidip onunla konuşmuştu. O günden sonra da çok yakın iki arkadaş olmuşlardı.
Hyunjin'in kafasındaki düşünceleri Jisung'a açması epey uzun sürmüştü: neredeyse bir yıl. En sonunda kendini açtığında Jisung ona düşüncelerini değiştirmesinin iyi bir şey olduğunu çünkü ailesinin yaptığının barbarlıktan farksız olduğunu söylemişti. Bu Hyunjin'i cidden rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take me to church | hyunlix
Fanfiction"Korkuyorum Lix. Sana zarar gelmesinden, bize zarar gelmesinden korkuyorum. Ben... Seni kaybedemem. Beni sen kurtardın Felix, yemin ederim. Odamın o karanlık köşesine çöküp ağladığım günlerde senin gülümsemen beni kurtardı. (...) Sen benim hem en gü...