''Senden hoşlanıyorum.''
Açıkçası Baekhyun, gecenin bir yarısı kolunda hissettiği dürtükle uyanmayı ve annesinin yalnızca 10 gün önce evlendiği yeni kocasının çocuğunun söylediği şeyle uyanmayı beklemiyordu. Şaşırmıştı, hem de daha önce hiç olmadığı kadar uğradığı büyük bir şaşkınlıktı bu.
Jongin, tam karşısında ifadesiz yüzüyle ona bakıyordu, Baekhyun afalladığını hissetti. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu, etraf çok karanlık ve basıktı.
''Hım?'' diye fısıldayabildi yalnızca, ürkekçe. Ortamın havasının yavaş yavaş gerginleştiğini hissedebiliyordu, sanki o karanlık hava üstüne çökecekmiş gibiydi Baekhyun'un. Yatağının ayakucunda dikilen Jongin yavaşça gözlerini kırptı.
''Senden hoşlanıyorum, Baekhyun,'' diye mırıldandı Jongin tekrardan.
Baekhyun, onun söylediği şeyi anladığında, aradan yalnızca beş dakika geçmişti. Hoşlanmak? Sevgi ve sempati duymak anlamına geliyordu, değil mi? Y-Yoksa... Anladığı gibi değil miydi? Aşk anlamına gelen hoşlanmak mıydı bu?
''...''
İki çift kahverengi göz, Baekhyun'un odasının penceresinden gelen ay ışığıyla birbirine bakarken parıldıyordu. Açıkçası açık kahverengi saçlı genç, üvey kardeşine daha önce hiç böyle alıcı bir gözle bakmamıştı. Aksine, annesiyle, onun babası evlenirken ona karşı biraz nefret duyduğunu hissetmişti.
*
Baekhyun, 23 yaşında, bir gençti. Hayatının bombok olacağı doğumundan da belliydi, ikiz kardeşi ve o prematüre doğmuşlardı. Doğduklarında, ikisi de henüz 900 gramdı, o kadar küçüktüler ki annesi ve babası onları doktor gözetiminde kucaklarına alırken, damarlarında akan kanı görebiliyorlardı. Doktor, bebekler için mucize demişti, 900 gramlık insan yavrularının yaşaması nasıl mümkün olabilirdi ki? Ama yaşamayı başarmışlardı, anne babasının büyük aşkının meyvesiydi onlar. Kocaman bir sevgiyle kuşatılmışlardı. 2 aylığa ulaştıklarında, doktor onları taburcu etmişti ve Baekhyun'la ikizi Sehun, evde yoğun bakıma alınmıştı. Annesi bazen kendine hâkim olamayıp odasında ağlıyordu, neden ağlamasındı ki zaten? Hayatında en çok önem verdiği şeyleri, yani bebekleri, erken doğmuştu. Onlara bir şey olmasından çok korkuyordu.
Ama ikisine de hiçbir şey olmamıştı, Baekhyun ve Sehun kocaman olmuş, tıpkı normal insanlar gibi sağlıklı bedenlere kavuşmuşlardı.
Onlar 9 yaşına gelince, kötü şeyler yaşanmıştı. Birbirlerine büyük bir aşkla bağlı olan annesi Bom ve babası Seunghyun büyük ve kavgalı bir şekilde ayrılmışlardı. Baekhyun sevgiyle büyümüştü ve anne babasının bu şekilde boşanması, onu büyük bir depresyona sokmuştu, böyle bir şeyi asla beklemiyordu. Babası kardeşi Sehun'u da yanında alıp evden ayrıldığında, her şey Baekhyun için sona ermişti. Ummadığı şeylerdi bunlar, bu tür şeyler yaşayacağını hiç düşünmemişti. Birkaç gün boyunca annesin destek olmaya çalışmıştı ancak daha sonra öğrendiği şeyle dünyası daha çok başına yıkılmıştı.
Babası Sehun'la birlikte Amerika'daki Arizona eyaletine gitmişti. Ve hiçbir şey dememişti.
Baekhyun, o günden sonra bir daha Sehun'u görememişti, yaptıkları tek şey, her hafta sonu Skype'da görüşmeli arama yapmaktı. Buna rağmen Baekhyun hiç tatmin olmuyordu, kardeşini çok fazla özlüyordu ve onu canlı bir şekilde görmek istiyordu. Ancak babası Seunghyun, acımasızdı. Aradan 14 yıl geçmişti ve oğullarının birbirlerini görmelerine izin vermiyordu. Bom'a çok fazla kızgındı, öyle ki, bu kızgınlık boşandıklarında bile geçmemişti.
Öyleyse Baekhyun neyin günahını çekiyordu? Neyin bedeliydi ki bu? Kardeşini görmek istemesi ve ona karşı özlem duyması büyük bir suç muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bromance
Fanfic''Onun sana tekrardan âşık olması için ona yalan söyledim. Söyleyemeyeceğim, hatta ağzıma bile almayacağım şeylerle onu incittim. Yalnızca seni yeniden sevsin diye, sadece seninle yeniden birlikte olsun diye. Onu çok ağlattım ve kalbini kırdım. Ve o...