Baekhyun her şeyi bırakıp hızlı adımlarla yukarı çıktı, arkasından, ''Ne oldu?!'' diye bağıran Bom'u önemsememişti bile. Tek yaptığı odasına girmek ve hıçkırıkları duyulmasın diye eliyle kapattığı ağzını serbest bırakmak olmuştu, ağlıyordu. Kahverengi gözlerinin içi kan çanağına dönerken Chanyeol'ün gittiğine hala inanamıyordu.
Gitmişti. Ona kocaman bir yalan söylemişti ve onu bırakarak gitmişti.
Ellerini yüzüne kapatarak yatağına oturdu, gözlerinden akan gözyaşları parmaklarını yumuşakça ıslatıyordu ve Baekhyun'un kalbi acıyordu.
Tırnakları hafiften yüzüne batmaya başlarken birdenbire kapı açıldı ve gözleri istemsizce oraya yöneldi, gelecek olan kişiyi hiç beklememişti.
İçeri giren Jongin korku dolu gözleriyle yatakta oturmuş, ağlayan Baekhyun'a baktı. Kesinlikle perişan görünüyordu; savunmasız, paniklemiş, korkak ve ne yapacağını bilemez bir haldeydi.
''... Ne yapıyorsun burada?'' diye sordu Jongin'e kafasını kaldırmadan, hıçkırıklarını boğazında tutmaya çalışırken. Yanaklarının üstü kıpkırmızıydı ve ıslaktı.
''İ-İyi olup olmadığını merak ettim,'' dedi esmer olan, huzursuzca, ''Birdenbire ağlamaya başlayınca e-endişelendim.''
Pekala, endişelenmesi çok normaldi ancak Baekhyun'un tepkisini düşünmeden birden söylemesi cidden tuhaf olmuştu.
Baekhyun gözlerini onunkine diktikten sonra kafasını geri çekip tekrardan kapadı gözlerini.
''İyiyim. ''
Jongin onun cevabına karşılık derin bir nefes aldı önce, sonra her şeyi siktir etti ve onun yanına oturdu. Yatakta ağırlık hisseden Baekhyun kafasını kaldırdı, gözleri tekrardan yanında oturmuş ona bakan Jongin'inkilerle birleşmişti.
''Abim...'' diye fısıldadı Jongin, ''... Incheon'a gitti demek, ha?''
''...'' Baekhyun buna karşılık cevap verememişti, tek yaptığı şey susmaktı, suskunluğuna hıçkırıkları da karışıyordu.
''Baekhyun...'' diye mırıldandı esmer olan, ''Lütfen ağlama.''
''Söylemesi kolay,'' dedi kısa olan, baş parmağıyla ıslak damlaları silerken, ''Yaşamadığı şeyler için konuşmak herkese basit gelir.''
Esmer genç duyduğuyla önce şok geçirmiş gibi olmuştu, yaşamadığı şeyler demek, ha? Sanki sırf onun yüzünden ağabeyiyle kavga eden ve dayak yiyen o değildi. Baekhyun fazlasıyla kördü.
''Beni bıraktığında aynı şeyleri hissettim,'' dedi Jongin acı acı gülümseyerek, ''Bunu söylemen... İronik.''
Ancak sözcükleri sadece küçük olanı daha çok ağlatmaya yetmişti, Baekhyun hıçkırıkları gittikçe artarken eline aldığı yumuşak yastığı bastırıyordu yüzüne. Sesi giderek boğuklaşıyordu ve esmer genç onun ağlamasına dayanamıyordu, elini kaldırıp onu teselli etmek ve onu öpmek istedi, ama bunu yapamazdı.
Yaklaşık 10 dakika böyle geçti, Baekhyun yüzünü yastığa bastırmış bir şekilde, durmaksızın ağlıyordu ve yanında oturan Jongin de onun ağlamasını dinliyordu. Ancak daha sonra ikisi de birdenbire, masadaki bilgisayardan gelen sesle irkilmişti.
Baekhyun kucağındaki mor yastığı bırakıp bilgisayara baktı, Jongin de aynı anda kafasını çevirmişti. Ses Skype'tan yapılan bir aramadan geliyordu.
''S-Sehun...'' diye mırıldandı küçük birdenbire, korkulu görünüyordu, ''Sehun beni böyle görmemeli!'' Korkuyla ayağa kalktı ve bilgisayarın önüne yöneldi, sandalyeye oturup bilgisayarın kamerasını ayarlarken Jongin şaşkınlıkla izliyordu onu oturduğu yerden. Daha önce Baekhyun'un kardeşini hiç görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bromance
Fanfic''Onun sana tekrardan âşık olması için ona yalan söyledim. Söyleyemeyeceğim, hatta ağzıma bile almayacağım şeylerle onu incittim. Yalnızca seni yeniden sevsin diye, sadece seninle yeniden birlikte olsun diye. Onu çok ağlattım ve kalbini kırdım. Ve o...