12.Bölüm

11.1K 358 29
                                    

Sabah ilk defa alarmın sesinden önce uyandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sabah ilk defa alarmın sesinden önce uyandım. Kalbim bir sinek kuşu gibi hızlı hızlı kanat çırpıyordu. Aklıma dün ile alakalı gelen görüntüler suratımdaki gülümsemeyi büyütmüştü.

Dünün akşamında dayım iş yerine geçmiş ve Şeyda Yengemi ise eve göndermişti. Ben, Şeyda Yenge ve Sonat birlikte güzel bir akşam yemeği yiyip sohbet etmiştik. Sonat'ın komik çocukluk anılarını anlatıp durmuştu.

Banyoya geçip rütin işlerimi halletikten sonra okulun siyah pileli şortlu eteğini ve gömleğini giydim.

Günlük makyajımı yapmak için masaya oturdum. Makyaj yapmadan okula gittiğim tek bir günü hatırlamıyordum. Buna rağmen lanet olası göz altı morluklarımı asla kapatamıyordum. Fondötenimi ve kapatıcımı alıp yüzüme uygaladım.
Yüzümden asla eksik olmayan eyelinerımı tek hareketle çektim. Kendim hakkımda en sevdiğim özellik eyeliner çekişim olabilirdi. Bu özelliğimi CV'mde bile yerini alması gereken bir özellik olduğunu düşünüyordum.
Daha sonra sonbahar rengi rujumu elime alıp hafifçe dudaklarıma sürdüm. Aynada son bir kez kendime baktıktan sonra ayağa kalkıp sırt çantamı alıp siyah deri montumu ve bileğimin beş karış üzerinde biten hafif topuklu postal botlarımı giydim.
Odamı terk edip merdivenlerden aşağı inerken kafamı sert bir gövdeye çarptım. Kafamı ovuşturuken gövdenin sahibi olan Sonat'a baktım.
"Mermer mi taşıyorsun kıyafetinin altında?"
Sonat çapkınca sırıtarak "Öğrenmek ister misin?"diye sordu.
Yalandan kaşlarımı çattım.
"Savcılığa verildiniz iyi günler..!"
Onu hafifçe kenara itip yanında geçtim.

Aşağıya indiğimde güzel bir kahvaltı hazırlanmıştı. Kahvaltıya oturmak istiyordum fakat büyük bir sıkıntı vardı. 'DAYIM' ondan deli gibi çekiniyordum. Eski usül gazetesini okurken ürkütücü buz mavisi gözleri beni buldu.
Bakışları öyle sertti ki insanların ayaklarını kıçına vura vura kaçma isteği uyandırıyordu.

"Lidya daha ne kadar orada dikileceksin kızım." 'Siz benim cansız olduğumu düşünene kadar.'
Tabi ki bunu ona söylemedim.
"Şey kusura bakmayı dalmışım."

Masaya yaklaşıp dayıma en uzak sandalyeyi seçerek oraya oturdum.

"Nasıl memnun musun her şeyden? Bir sıkıntın var mı?"

" Her şey yolunda çok teşekkür ederim."

"Güneş İtalya'da büyük işlere imza attı.
Biz babamızdan aldığımızda ufak bir şirketken emeklerimizle büyüttük. Yakında bu koskoca kurum size emanet olacak. Sizden de aynı emeği aynı özveriyi görmek istiyoruz."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kenarda duran çatalı boynuma batırıp yere yığılarak bu konuşmadan kaçmak istiyordum. Bu konular benim daraldığım konulardı. Neyseki tam o sırada Sonat içeri girip karşımdaki sandalyeyi çekerek oraya oturdu.

"Baba bence daha fazla sıkıcı muhabbetlerle insanların keyfini kaçırma."
Ona minnetar bir bakış attığımda bana göz kırptı. Nasıl babasından hiç korkmadan bu şekilde konuşabiliyordu? Ben adamı görünce lâl oluyordum.

ARAMIZDA (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin