4.bölüm

12.4K 375 20
                                    

Sonat sonunda bir centilmenlik yapmaya karar vererek bir kolunu bacağımın altından geçirip diğer kolunu belime sararak hızlıca beni kucağına aldı.
Ona "Napıyorsun?" Diye sorduğumda sabır dilenircesine yukarıya doğru baktı.
"Sence ne yapıyor gibi görünüyorum. Seni hastaneye götürüyorum."

"Şey önce karga için veterinere gitsek onun durumu daha acil lütfen!!"

Benim kurduğum cümle onun bana uzaylıymışım gibi bakmasına sebep oldu.

Daha fazla konuşmadan beni arabasının arka koltuğuna yatırdı ve güvenliğe Şeyda Hanım'a hastaneye gideceğimizi haber vermesini istedi.
Arabada ikimizin de çıtı çıkmamıştı. Ama eğer ki ağzımı açacak olsaydım ayağımın ağrısından tüm dünyayı sallayacak bir çığlık atardım.

Bir süre sonra bir veterinerin önünde durduk. Arka kapıyı açıp kargayı almak için elini uzattığında başımı iki yana salladım.
"Çok hareket ettirirsek daha çok zarar görebilir."
Ben bunu deyince derin bir nefes aldı sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi.

"Ne yapalım sedyeyle taşıyıp ambulansla mı alalım kargayı içeriye?"
Atabileceğim en masum bakışlarla ona baktığımda beni tekrar kucağına aldı ve onun kucağında ben benim kucağımda kargayla insanların garip bakışları üzerimizdeyken içeri girdik.

"Sende bana kendini taşıtmak için çeşitli yollar arıyorsun."
Dudaklarımı bükerek ona ters bir bakış attım.
"Ben sana beni mi taşı dedim veterineri çağırıp dikkatli bir şekilde kargayı aldırabilirdin. Bence sen beni taşımak için çeşitli yollar arıyorsun."

Kirpiklerle çevrili yeşilimsi mavi gözlerini kıstı
"Tek kelime daha edersen yere bırakırım! Emekleyerek eve gidersin.
Şu saatten sonra ağzından 'Özür dilerim haklısından farklı bir kelime duymak istemiyorum.'"
Dişlerimi sıkarak yapmacık bir şekilde gülümsedim.
"Özür dilerim haklısın."

O sırada esmer siyah saçlı cılız şeffaf çerçeveli gözlüklü bir adam yanımıza geldi. Sonat'ın yanında adam minicik duruyordu.
Elimdeki yaralı kargaya dikkatliçe baktı daha sonra gözleri gözlerimle buluştu.

"Onu iyileştirebilir misiniz?" Diye sordum.
Adam tam 'Nasıl bu hale geldi?' Diye soracaktı ki cümlesinin sonunu getirmeden Sonat sözünü kesti.

"Bu şekilde bulduk. Tedavisini yapabilecek misiniz?"

"Elimizden geleni yapacağız Sonat Bey." Deyip dikkatlice kargayı elimden aldı. Karga can havliyle çığlık atınca sıkıca gözlerimi yumdum içim acımıştı.

"Bir saat sonra dönüyoruz. İşini iyi yaparsın umarım." Dedi hafif tehditkar bir ses tonuyla.

Daha sonra veterinerden çıkıp hastaneye gittik.

Hastane aileye ait olduğu için sıra alıp beklememize gerek kalmadan direkt muayene odasına alınmıştım.

Biz içeri girdiğimizde Gülnihal Hanım masasında oturmuş muhtemelen bana ait olan az önce çektirdiğim ayak filmlerine bakıyordu.
Buranın Başhekimi Gülnihal Hanım annemin en yakın arkadaşıydı. Bakır kızılı kısa kıvırcık saçlara sahip hafif toplu ufak tefek bir kadındı. O kadar cana yakın ve sevecen biriydi ki onu sevmemek elde değildi.

Gülnihal Hanım bana sahte bir öfkeyle baktı. "Lidyacım yüzünü haftada bir iki kere görmek benimde hoşuma gidiyor fakat bunu hastane dışına taşısak  kendine hiç dikkat etmiyorsun. Artık sana neden bu halde olduğunu soramıyorum bile."
Boğazını temizleyip elindeki filmlere emin olmak için bir kez daha baktı.

"Sol ayağının baş parmağında ufak bir çatlak var. Bu yüzden sana yarım alçı yapmamız gerekiyor. " dedi ve daha sonra Sonat'a dönerek
"Yalnız bizim kızın canı tatlıdır. Normalde ufacık incinmede ortalığı birbirine katan kızın gıkı çıkmıyor. Neyle tehdit ettin onu söyle biz de kullanalım." Dediğinde gözlerimi kısarak Sonat'a baktım. Tek bir sızlanmamda beni bırakıp gideceğini çok güzel hissetirmişti.
Sonat  gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.. "Yöntemlerim bana özeldir."

******

Ayağımı alçıya aldıktan sonra Sonat beni tekerlekli sandalyeye bindirdi ve çıkışa doğru beni sürmeye başladı.

Telefonunun titremesiyle tek eliyle telefonunu çıkarıp mesajı okurken diğer eliyle tekerlekli sandalyeyi sürmeye devam etti.
Okumayı bitirdikten sonra
"Karga'nın durumu iyiymiş." Dedi bariton bir ses tonuyla

"Gerçekten mi?" Diye cevap verdim sevinç duygumu gizleme gereği duymayarak
"Gidip alalım o zaman?"

Sonat telefonunu cebine koydu ve kinayeli bir ses tonuyla "Hafta sonumu inanılmaz verimli geçiriyorum gerçekten." Dedi ve sabır dilenir gibi gözlerini yukarı kaydırdı.
"Daha bir iki saati varmış çıkmasına. Seni beklemen için yakınlardaki bir kafeye bırakırım. İşin bitince vereceğim numarayla şoförü ararsın seni gelip alması için."

Ayağım bu haldeyken beni yalnız bırakmasını hiç istemiyordum. Dudaklarımı büktüm.

"Telefonum veya cüzdanım yanımda değil."

Sonat kaşlarını çatarak "Nasıl telefonunu yanında bulundurmazsın?"
Diye kızgın bir ses tonuyla sorduğunda daha fazla dayanamayıp "Ne yapsaydım ağaca çıkarken kargayla selfie çekilmek için yanıma mı alsaydım? Bu zekayla nasıl okul birincisi oldun hayret ed-" demeye kalmadan birden tekerlekli sandalyeyi durdurdu.
Tek koluyla sandalyeyi döndürüp onunla yüzyüze gelmemi sağladı.

"Seni tekerlekli sandalyeyle telefonsuz ve cüzdansız bir şekilde yolda bırakabilecek birine fazla iddialı cümleler kurmuyor musun?"

Hemen u dönüşü yaparak gülümsedim. "Aman sende ne ciddiye alıyorsun her şeyi canım. Şakaydı şaka." Diyerek saçımı kulağımın arkasına attım. Memnun bir şekilde gülümseyip
beni tekrar çevirerek otoparka doğru sürdü.
***** *****
Sonat beni veterinerin yakınlarındaki bir kafeye bırakmıştı ve yarım saat içinde döneceğini söylemişti.

Ama yarım saat çoktan dolmuştu. Bitmiş dondurmamın kenarını kaşıkla sıyırdım ve beni burada bırakıp gitmiş olma olasılığını düşündüm.

Tam o sırada kafenin kapısı açıldı Sonat olacağını düşünürek kafamı çevirirken gördüğüm farklı tanıdık yüzler midemin kasılmasına sebep oldu.

Bakışlarım İnci'ye ve onun hayatındaki en büyük hataya odaklandı. Yağız beni görünce nispet edercesine İnci'nin elini tuttu ve bana göz kırparak içeri geçti. Avuçlarımı sıktım. Bakışlarımı İnci'ye çevirdiğimde gözlerini benden kaçırıp yere düşürmüştü.
"Çıkabiliriz."
Girdiğim transtan Sonat'ın sesiyle çıkıp bakışlarımı ona yönelttim. Ne ara geldiğini anlamamıştım. Sonat'ın gözleri az önce baktığım yere yöneldi ve ukala bir ses tonuyla
"Bu senin küçük arkadaşın değil mi?" Diye sordu.

ARAMIZDA (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin