O bir ay gibiydi. Bir parçası her zaman karanlıkla bütünleşmişti...
Yeni biçilmiş çimen kokusunu seviyordum. Hafif soğuk rüzgarın saçlarımı taramasını da öyle.
Bursa' nın temiz oksijenli havasını bol bol içime çekip Sonat ve dayımın tüfekle hedefe atış yapmasını izledim. Büyükannem hafta sonu brunch düzenlemişti. O sosyete de brunchlarıyla ünlenmiş biriydi. Davet edilen kişiler asla kaçırmazdı.Biz davetlilerden bir iki saat önce büyükannemin Bursa'daki evine gelmiştik. Dayım Sonat'ın yanından ayrıldığında oturduğum yerden kalkıp Sonat'ın yanına gittim.
"Bende atış yapmak istiyorum."
Mavi yeşil gözleri alaycı bir şekilde baktı.
"Yapabileceğine emin misin?"Gülümsedim.
"Öğretirsen neden olmasın?""Gel bakalım." Dedi kendisinden bir kaç adım ilerisini göstererek. Gösterdiği yere gittim elindeki tüfeği bana verdi sapını omzuma yerleştirdi.
"Tüfeğin ucu yukarı baksın." Ucunu söylediği şekilde yukarı kaldırdım.
"Şimdi mercekten bakıp hedefi gör."
Dediğini yaptım ama kendi yansımamdan başka hiçbir şey görmüyordum.
"Hedefi gördün mü?"
"Hedef bensem evet gördüm."Sonat erkeksi bir kahkaha attı. Beni kendisine yaklaştırarak bir elini belime sardı. Şokla gözlerimi araladım.
"Sonaat biri görüp yanlış anlayabilir."
Sonat alaycı bir ses tonuyla "Neyi yanlış anlayacaklar? Sana atış yapmayı öğretiyorum." Dedi."Eğer sen herkesle bu şekilde atış yapıyorsan yandık."
Sonat gülmemek için kendini zorla tutarken "Sus artık." Dedi
"Peki peki sustum."
"Şimdi merceğe bakmadığın gözünü kapa ve hafif yukarıdan bak."
Dediğini yaptığımda hedef görünür bir hâle gelmişti.
Büyük bir heyecanla "Şu anda görüyoruum hedefi" diye bağırdım."Ateş et o zaman." Dediğinde tetiği çekerek tüfek sesinin duyulmasını sağladım.
Kafamı kaldırıp merakla "Vurdum mu?" Diye sordum.
Bana bakıp gülümsedi. Tam on ikiden olmasa da on birden vurmuştum.
Heyecanlı ellerimi çırparak kollarımı Sonat'ın boynuna doladım. "Ben bir harikayım."
Sonat kahkaha atarak "Abartma o kadar da zor bir hedef değildi vurduğun.""Kapa çeneni mutluluğuma paratoner olma." Diyerek ellerimi havaya kaldırıp dans ettim.
Tam o sırada büyükannenin seslenmesiyle hareketlerimi yarıda kaldı ve kendime çeki düzen vermek zorunda kaldım."Lidya Çağsoy yaptığın hareketler hiçbir hanımefendiye yakışacak cinsten hareketler değil. Hem bu üstündekiler de ne böyle davetliler gelmeden değiştirirsin sanıyordum."
Çekingen bir şekilde gülümseyerek kıyafelerime baktım. Altımda yüksek bel siyah bol paça kumaş pantolon vardı. Üstümde beyaz bir crop ve oversize siyah bir ceket vardı. Bana göre gerçekten güzel ve uygundu.
Bakışlarım büyükannemi buldu.
Kısa grimsi sarı saçlarını arkadan sıkı bir şekilde toplamış yaşına beyaz dizlerinin bitiminde biten bir elbise giymişti. Dört dörtlük görünen bu halini yıkmak için yüzüne baktığınızda bile yıllardan nasibini almamış mermer gibi bir surat ve balkan güzelliğiyle karşılaşıp yenilgiye uğrardınız.Mavi gözlerini kısarak bana baktı.
"Annen senin böyle bir şey yapabileceğin konusunda neyse ki beni uyarmıştı." Adam öldürmüşüm gibi bir tavır sergilemesi beni içten içe gülümsetiyordu ve aynı zamanda ürkütüyordu. Sonat'ın koluna çaktırmadan vurdum ve sessizce
"Eğer beni bu yaşlı cadıdan kurtarırsan sana para veririm."
Sonat bu konuşmamdan sonra şeytani bir ifade belirdi ve hemen ardından "Paraya ihtiyacım olduğunu sanmıyorum." Dedi
"Pekala bir dilek hakkı."
"Bir hafta boyunca her istediğimi yerine getireceksin."
"Yok artık abartma istersen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAMIZDA (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİşaret parmağı tekrar yukarı çıkarak baş parmağıyla dudağımı yavaşça okşadı. "Seni öpmeme izin verecek misin?" Lidya Çağsoy yetimhaneden alındığından beri tek gayesi minnet borcu hissetiği onu kanatları altına alan üvey annesini memnun edebilmekti. ...