Bölüm geciktiği için çok üzgünüm. Şu sıralar pek yazacak durumda değilim. Diğer bölümde biraz geç gelebilir. İyi okumalar.
--
Lanet olsun!
Yine tuzağa düşmüştüm. Biri benimle oynuyordu. Hem de takıntılı bir şekilde.
Kapının açılmayacağını anladığımda birkaç kez bağırmıştım ama kimse duymamıştı. Pes edip sahneye doğru yürümeye başladım. Etrafta mumlar, kırmızı güller, fotoğraflarım vardı. Bunları gördükçe tüylerim diken diken oluyordu. İçlerinden bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Bu Batu ile olan fotoğrafımızdı. İstemsizce gözlerim doldu. Ne kadar da özlemişim ben bunu. Hergün yakınımda olmasına rağmen özlüyordum ben onu. Sanırım ilk defa bu kadar derin hissedip, fazlasıyla aşık olduğumdandı.
Evet belki daha öncede hissetmişimdir. Ama hiçbirini kalbimin en içinde hissetmedim. Batu'nun yeri öylesine farklıydı ki...
Anlatılmaz yaşanır derler ya hani? Tam da öyleydi işte. Evet beni hep mutlu etmedi. Ama mutlu ettiği zamanlar mutsuz ettiği zamanları unutturdu çoğu zaman.
Sanırım ben deli gibi aşık olmuşum.
*
Kendimi şuan ıssız adaya düşmüş gibi hissediyordum. Ama kimse bana yanıma alamak isteyeceğim 3 şeyi sormamıştı. Lanet olsun!
Umutsuzluğun dibine vurmuşken kapının yumruklanmasıyla kendime geldim. Sonunda kızlar yokluğumu farketmişlerdi. Hemen kapıya doğru koştum.
''Başak!'' diye bağırdı. Başak diye bağırdı o taptığım sesin sahibi..
''Bu-burdayım.'' diye kekeledim heyecandan.
''Tamam, kapının arkasından çekil.'' diye uyardı. Bir iki adım geriledim.
''Çekildim.''
Birkaç sert darbe ile kapı açıldı. Kaslar şişme değil sonuçta.
Batu endişeli bir şekilde yanıma geldi ve yüzümü ellerinin arasına aldı. ''İyi misin?'' dedi nefes nefese.
Ben ise afallamış bir şeilde kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim. 3 harfli çarpmış gibi kalmıştım yine. Bu çocuk beni kesinlikle iyi etkilemiyordu.
*
Batu beni okuldan çıkartıp bir cafe'ye getirmişti. Ben ise itiraz etmemiştim. Okulda durmak istemiyordum. Hayır tabiki de Batu ile vakit geçirmek için değil.
''Nasıl oldu?'' diye sordu. Arkasına yaşlanmış cool bir şekilde duruyordu. Tek kaşını kaldırmış tatmin edici bir cevap beklercesine bana bakıyordu.
''Koridorda kızın teki hoca seni tiyatro salonuna çağırıyor falan dedi. Gittikten bir süre sonra kapı üzerime kilitlendi. Böyle işte.''
''Şerefsiz.'' diye mırıldandı.
''Sen nasıl buldun beni?''
''Üst üste derse girmeyince merak ettim. Kamera kayıtlarından falan uğraştım biraz işte.''
''Sadece 2 derse girmedim Batu?''
''Derste beni izleyen biri olmağını farkettiğimde kendimi garip hissettim.'' dedi yamuk bir sırıtışla.
''Çok komik.'' dedim gözlerimi devirirken.
''Daha iyi misin?'' diye sordu.
''Yani, evet.'' senin yanında nasıl kötü olabilirim ki diye ekleyemedi.
''Güzel.'' dedi.
''Nasıl gidiyor?'' diye sordum.
''Gitmiyor.'' diye cevap verdi. ''Yokluğuna alışamadım.''
Cevap veremedim. Sustum. Öylece gözlerinin içine baktım.
''Bakma bana öyle Başak. Yaptığım için pişmanım evet. Hatta deli gibi pişmanım. Ama seni o kadar kıskanıyorum ki, anlatamıyorum işte. Elimde değil. Vücudumu bir sinir kaplıyor bir anda. Haklısın evet seni dinlemem gerekirdi ama o an nasıl düşüneceğimi şaşırdım.
Sen benim Güneş'imsin Başak. Ben senden nasıl vazgeçebilirim ki?''
Sanırım şuan duymayı beklediğim son şey bu cümlelerdi. Bu çocuk bunları özenle mi seçiyordu acaba.
''Bende kendimi sen yokken eksik hissediyorum. Karanlıkta hissediyorum. Sanırım sen de benim hikayemin Güneşisin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş ve Ay (Düzenleniyor)
Teen FictionBiz iki zıt kutup gibiydik.GÜNEŞ VE AY gibiydik.Tutulmamız bile saatlerce sürüyordu sadece. ''Neden bırakmıyorsun beni?'' ''Çünkü sana ihtiyacım var.Çünkü senin ışığına ihtiyacım var.Sen benim güneşimsin.Ben senin ışığına muhtaç bir ay gibiyim.Sen y...