28.BÖLÜM: KAYMAK 7

73 7 0
                                    

Charles'ın (Diana'nın babası) ağzından:

''Bu gece bir çocuk öldürdük.'' dedim. Vicdan azabı duyuyordum. ‘’Biz bir iblis öldürdük. Ayrıca kurtardıklarımızı bir düşün. Biz doğru olanı yaptık.’’ Dedi Dawn.

‘’Bunda doğru olan bir şey yok. Bugün bir oğlan, bir çocuk öldürdüm. Böyle bir şey asla doğru gelmemeli.’’ Dedim yüzümü ekşiterek. Elimi tuttu.

‘’Benim hayatımı kurtardın. Teşekkürler.’’ Dedi.

Adam’ın ağzından:

Orospu çocuğu! Onu kendi ellerimle öldüreceğim. Siktir! Siktir! Siktir! Babam neden yerde baygın bir şekilde yatıyordu. Eğer gerçekten babama bir şey yaptıysa elimden çekeceği var.  Ahhh baba ne vardı bu kadar içecek. Sonunda uyandığında sarıldık. Bir şey olmadığını söyledi. Bu sırada telefonum çaldı. Cassie arıyordu. Lütfen ona bir şey olmamış olsun Tanrım bana neler oluyordu. Diana’ya karşı hiçbir şey hissetmiyordum artık ve Cassie’ye karşı oldukça farklı şeyler hissediyorum. Belki de aşık oluyordum ya da olmuştum?

‘’Efendim’’ dediğimde ağzından bir tek

‘’Nick öldü.’’ Sözü çıktı.

Yarım saat sonra polis ekipleri ve ambulans gelmişti. Diana ile Kayık Evi’nde oturuyorduk.

‘’Düşerken başını çarptığını söylüyorlar. En azından polis böyle düşünüyor. Buna bir kaza diyorlar.’’ Dedim.

‘’Yani boğulmuş mu?’’

‘’Belki de iblisi içinden çıkarmaya çalışmıştır.’’

Derin bir nefes verip omzuma yattı. Onu kollarımla sardım.  

‘’Hep onun başına bizim başımıza gelenlerden daha beteri geldi. İki ebeveynini de kaybetti. Kim olduğunu hiç bilemedi.’’ Dedim.

‘’Biliyorum.’’ Dedi ve gözyaşlarını silip omzumdan kalktı. Gözlerimin içine bakıp

‘’Eğer seni kaybetseydim bunu kaldıramazdım.’’ Dedi.

‘’Beni kaybetmeyeceksin.’’

‘’Söz mü?’’ sadece başımı sallamakla yetindim. Çünkü verdiğim sözü tutabileceğimden emin değildim.

Cassie’nin ağzından:   

Kendimi çok kötü hissediyordum. Büyükannem ile eve geldik ve koltuklarda oturduk. Büyükannem kahveleri getirdiği zaman

‘’Eğer topluluktan sana daha önce bahsetseydim o hala hayatta olurdu.’’ Dedim.

‘’Bu senin hatan değil. Bunların hiç biri. Çok uzun süredir çok fazla sır vardı. Artık aramızın böyle olmasını istemiyorum.’’ Dedi.  Kahve iyi gelmişti. Elimdeki kahveyi sehpaya bıraktım.

‘’Öyleyse lütfen bana söyle. Yangın gecesi ne oldu? Annem neden buradan kaçtı? Senden kaçtı?’’

‘’Keşke bilseydim. Ama hiç bilemedim.’’

‘’Onu çok özlüyorum. Her gün.’’

‘’Ben de öyle.’’

‘’Sevdiğin kişileri kurtaramıyorsan büyünü ne faydası var ki?’’

‘’Keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bizim hayatımız öyle kolay bir hayat değil Cassie. Ve cadılık hiçbir zaman oyun ve eğlenceden ibaret olmadı. Çok tehlikelidir. Ayrıca kötülüğü kendine çeker. Bu yüzden anne bunu senden saklamaya çalışıyordu. Ben de bu yüzden ondan saklamak istemiştim.’’

‘’Ama işe yaramadı, değil mi?’’

‘’Hayır yaramadı. Hiç de yaramaz. Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim Cassie. Söz veriyorum.’’ Dedi. Elini tuttum ve başımı göğsüne koydum. Başımı öptü. Biraz daha sarıldıktan sonra odama çıktım. Karşı pencereyi görünce bir tuhaf oldum. Artık orada Nick yoktu. Gözyaşlarım tekrar yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.

Melissa'nın ağzından:

Hayır! Hayır! Hayır! Ölmüş olamazdı değil mi? beni daha yeni sevmeye başlamışken ve bu kadar gençken. Daha sabah konuşmuştuk. Böyle olmamalıydı. Ağlama krizine girmişken Faye bana sarıldı ve beni teselli etmeye çalıştı. Olmamalıydı. Olamazdı. 

GİZLİ ÇEMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin